ÜYELİK İSTEĞE BAĞLI
Site Haritası
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar39.649339.8081
Euro46.767646.9550
Hava Durumu

FIKRA DERLEMELERİM

FIKRA DERLEMELERİM

Sevgili izleyenlerim bu sayfada derlemiş olduğum fıkralardan bir demet sunmak istiyorum. Yalnız fıkralarımı sizlere üç bölüm halinde aktaracağım. 1 BÖLÜM de karadeniz fıkraları ,2 BÖLÜM de karışık normal fıkralar, ve 3.BÖLÜM  ise + 18 diye tabir ettiğimiz fıkralardan oluşacaktır. Ancak 3. bölüme ''SİTE MENÜSÜ'' nden ulaşabilecek ve site üzerinden e-posta ile veya TLF ile (505 759 10 78) ŞİFRE talebinde bulunacaksınız.. Bol tebessüm ve kahkahalar dileyerek affınıza sığınıyor sevgiler sunuyorum...

 

KARADENIZ FIKRALARI (BÖLÜM 1)

RAPOR

 Karadenizli bir bilim adamı pirelerle deney yapıyor. Pireye sıçra diyor. Pire sıçrıyor. Zıpla diyor pire zıplıyor. Pirenin kanatlarını koparıyor ve zıpla diyor. Zıplıyor.

Rapor 1: Pire kanatları koparılmış olarak zıpladı. Bu defa ayaklarını koparıyor ve “zıpla” diyor hareket yok. Bir daha “zıpla” diyor yine hareket yok. Ve adam 2. raporu yazıyor.

Rapor 2: Pirelerin ayakları kopunca kulakları duymuyor.

HATIRLA 

Rus gizli haber alma örgütü KGB Ruslar hakkında çok gizli sırları ele geçiren üç ajanı; Amerikalı, İngiliz ve Laz ajanları yakalamıştı. Bu ajanlar bilgiyi güvenlik açısından üçe bölmüş ve her birinin diğer iki sırdan haberi yokmuşcasına her şeyi ayarlamışlardı. Neyse KGB bunları konuşturmak için işkencelere başladı. Amerikalı kendisine ait bilgiyi 17. gün ağzından kaçırdı. Sıra İngiliz’e gelmişti. O da 9. gün çözüldü. Laz’ı da konuşturabilirlerse her şey tamamlanacak. Ama Laz bir türlü konuşmuyor. Artık 36. gün işkenceden getirip hücresine kapatıyorlar. Laz kafasını duvara vurarak: - “Hatırla eşşoğlueşşek hatırla artık... 

ALMAN İNGİLİZ VE LAZ 

Bir Alman, bir ingiliz, bir Laz barda oturmuş bir yandan içip, bir yandan karılarının aptallığı konusunda sohbet ediyorlarmış. Alman demiş ki: "Benim karım Helga o kadar aptal ki geçen gün ucuzluk var diye marketten 300 Mark'lik et almış, halbuki bir buzdolabımız bile yok!" İngiliz gülmüş: O da birşey mi?" demis, "Benim karım Elizabeth daha da aptal. Babası çok zengindir, geçen hafta kendisine 6000 Pound'a araba aldırdı, ama kullanmayı bilmez." Laz atlamış. "Ula uşaklar, siz ne diyorsunuz" demiş, "Benim karım Fadime hepsinden aptal. Bodrum'a iki haftalık tatile gidiyor. Dün bavulunu yaparken gördüm, 400 tane prezarvatif almış, halbuki çükü bile yok!"

ADIM NEYDİ 

Temel bu sefer asker. Ama daha askerliğinin ilk günü. Çavuşları bunları kışlanın önünde sıraya diziyor ve başlıyor çene yapmaya; - “Benim adım Hüseyin KIRÇ. Sakin karıştırıp yanlış söylemeyin oyarım. ” diyor ve Sonra gidip sıranın en başındaki ere soruyor; - “Adım neydi evladım. ” - “Hüseyin KIRÇ komutanım. ” 2. ere soruyor - “Hüseyin KIRÇ komutanım. ” 3. er yanlışlıkla; - “Hüseyin KIÇ” diyince adamcağızı orada bir güzel evire çevire dövüp sonraki er'e geçiyor. Tabii kimsede yanlış yok artık. Neyse sıra bizim Temel'e geliyor. Çavuş, buna da soruyor tabi benim adım ne diye. Adamın adını tam hatırlamayan Temel, biraz düşündükten sonra hemen cevap veriyor. - “Hüseyin GÖRT ”

ALDATMA

  Üç Karadenizli bir akşam meyhanede acayip dertli bir şekilde kafa çekiyorlar. Kafalar kıyaklaşınca İdris başlıyor. - “Karım nasıl beni aldatır? Hem de bir yazarla ” diye söylenmeye. - “Nereden anladın bir yazarla aldattığını?” diye sorunca diğerleri - “Nereden olacak bir akşam eve geldiğimde yatağın altında bir roman buldum” der. Biraz sonra Dursun bir of çeker ve o da başlar derdini anlatmaya. - “Benim karı da beni bir aşçı ile aldatıyor.” - “Nasıl anladın?” diye sorunca diğerleri Dursun hemen başlar anlatmaya; - “Geçen gün gündüz vakti eve geldiğimde bizim yatağın altında bir kepçe buldum” der. Bunları dinleyen bizim Temel öyle bir of çeker ki masayı titretir. Hayrola der diğerleri. Temel - “Sormayın arkadaşlar sizi dinleyince benim derdim on kat daha arttı.” der. Diğerleri buna bir anlam veremez. - “Nasıl yani?” diye sorarlar. Temel: - “Uzun zamandır bizim karıdan şüpheleneydum. Geçen gün gündüz vakti eve bir baskın yapayım dedim. Bir baktım yatağın altında bir jokey var. Demekkim bu karı beni bir at ile aldatıyor.” 

AT 

Temel ile İdris bir gün 2 tane at almışlar. Ancak bir tane ahırları varmış, iki atı da aynı ahıra koymuşlar. Temel demiş ki: - “Yav İdrus, biz ha punları karıştırıruk. Pen penumkinin yelesini kesayum daa” - “Ha can temamdur”, diyor İdris. Aradan bir iki gün geçiyor. Bir de bakıyorlar iki atında yeleleri kesik. Temel hemen olaya el koyup, - “Ulu uşağum baksana daa. İkisinin de yeleleri kesiktir. Pen penumkinin kuyruğunu kesayum, haçan sen kesmeyesun. ” Temel kendi atının kuyruğunu kesiyor. Bir iki gün sonra yine bakıyorlar iki atında kuyrukları kesik. Temel de İdris de hayvanların bir taraflarını kesmekten bıkıyorlar sonunda Temel bir çözüm söylüyor: - “Uşağum İdris cel piz şöle yapalum. Siyah olanı sen al beyazı ben.

BANKA SOYGUNU 

Temel banka soymak suçundan yargılanıyormuş , son celsede hakim delil yetersizliginden temelin tahliyesine karar vermiş . Temel bunu duyunca çok sevinmiş ve bağırarak hakime ; - Uy cözünü sevdigumun haçim beyi , yani şimdi bu paralar penim oldu değil mu ? 

BAR 

Temel Londra'da otelin birinin odasında kara kara düşünüyor. 'Ulan' diyor, - “Ben aşağıdan içki isterken laz olduğum anlaşılır mı acaba?” Geçiyor aynanın karşısına ve prova yapıyor. - “Bana bir fvisku” yok böyle anlarlar - “Bana bir rakı” 'yok' diyor 'böyle de anlarlar. - “Bana bir bira” Tamam diyor böyle iyi anlamazlar. Ve aşağıya iniyor, masaya dirseklerini dayıyor ve sesleniyor. - “Barmen bana bir bira. ” Barmen Temel’i biraz süzdükten sonra soruyor: - “Birader sen laz mısın? ” Temel: - “Uuuy nasıl anladın” diyor; - “Burası resepsiyon da bar karşıda..

ÇIPLAKLAR KAMPI 

Temel’le Dursun plajda dolaşırken kapısında ‘çıplaklar kampı’ yazan etrafı duvarlar ve tel örgülerle çevrili bir yapıyla karşılaştılar. Dursun: - “Temel içeride ne var acaba? ” Neyse Dursun yere doğru eğildi. Temel sırtına çıkıp yükseldi. Dursun: - “İçeride ne var? ” - “İnsanlar ” - “Kadın mı erkek mi? ” - “Nasıl anlayayım. Hiçbiri elbise giymem 

DAR ETEKLİ KADIN VE TEMEL 

İstanbul’un otobüsleri bilindiği gibi ağzına kadar dolu olur. Bir gün durakta insanlar Otobüs’ün gelmesini bekliyorlardı. En önde dar etekli bir kadın, arkasında da bizim Temel. Otobüs durağa yanaştı. Dar etekli kadın otobüsün merdivenine ayağını attı ama ne yaptıysa eteği dar olduğu için bir türlü otobüse binemedi. Elini arkaya atıp eteğin bir düğmesini açtı. Yine denedi ama binmeyi başaramadı. Bir düğme daha, ama yine başaramadı. Herkes söylenmeye başlarken, Temel kadını kucakladığı gibi otobüsün içine bıraktı. Otobüs duraktan hareket ettikten 2 dakika sonra kadın Temel’in yanına gelerek; – Beyfendi,sen benim kocam mısın ki beni kucaklayıp otobüse bindiriyorsun? Temel: – Ula, Sen benim karım mısın ki, iki saattir benim pantolonumun düğmelerini açıp duraysun. 

DENİZDE MEZAR 

Yolculuktan dönen Idris, kahvede oturanlara sordu : > – Yahu pizum Temel nasil öldi? > – Kalpten cittu, dediler. > – Vasiyetu filan var miydu? > – Var idu. “Beni denize gömün” demiş idu. > – Cömdünüz mü? > – Cömdük amma, mezarinu kazarken çok kayip verduk… 

DERİN DEĞİL 

Temel dere kenarında oturuyormuş. Oradan jeeple geçmekte olan bir adam suyun derin olup olmadığını sormuş. Temel: - “Derin değildir geçebilirsin” demiş. Adam da Temel'e güvenerek suya jeepiyle girmiş. Jeep bir anda sulara gömülmüş. Kan ter içinde sudan çıkan adam Temel' in yakasına yapışmış. - “Hani derin değildi ulan. ” Temel: - “Abi vallahi benim suçum yok, demin ördek geçiyordu, su beline geliyordu. ” 

DOKTOR TEMEL 

Kadının biri rahatsızlığı bulunan oğlunu doktora götürmüş : - Doktor bey oğlum rahatsız. - Nesi vardur ? - Bacakları çarpık, kolları tutmuyor, gözleri iyi görmez ve de pek iyi işitmez. Temel bunun üzerine kadına döner : - Lütfen soyinun, sonra da uzanun der. Kadın şaşkın bir vaziyette, - Doktor bey hasta olan ben değilim, oğlum hasta. - Ula anladum da uşağu tüzeltmek zor yenisini yapmak daha kolay onun için soyun diyirum.

Temel, içecek makinalarının birinin karşısına geçmiş, > jeton atıp içecek alıyormuş, jeton atıp içecek alıyormuş ki Yanına kendi halinde bir adam gelmiş ve sormuş: “Afedersiniz ama ne yapıyorsunuz?” Temel hemen cevap vermiş: “Karişma uşagım, hiç bozma şansım yaver gidiyor.”

KAWASAKİ 

Motor merakı olan bizim Temel Almanya'ya gitmiş ve kendisine bir Kawasaki almış. Otoyola çıkıp başlamış hız yapmaya. Bir süre sonra ilerde gitmekte olan bir Mercedes’e yetişmiş ve Mercedes’in şoförüne - “Sen Kawasaki’yi bilir misin” diye sormuş. Mercedes’in şoförü evet diyene kadar Temel vuuuuun diye uzaklaşmış gitmiş. Mercedes’in şoförü başmış gaza ve Temel'e yetişip sormuş peki sen Mercedes’i bilir misin diye. Temel bilmem demiş ve vuuuuuun diye uzaklaşmış. Az sonra Temel büyük bir kaza geçirmiş. Mercedes’in şoförü gelmiş Temel'in yanına ve sormuş. - “Sen neden Kawasaki’yi biliyor musun diye sormuştun ?” Temel kaldırmış kafasını “Kawasaki’nin freni neredeydi acaba ?”

KEPEK EKMEĞİ

Temel 70 yaşında, kahvede oturuyor. Yanında da en yakın arkadaşı 75'lik İdris.Tavlanın en heyecanlı yerinde birisi koşa koşa kahveye gelir ve - “Müjdemi isterim İdris dede, bir oğlun oldu” der. Temel şaşkın, sorar. - “Uşağım, ha bu işin sırrı nedur?” İdris: - “Kepek ekmeği” der ve alelacele oğlunu görmek için evin yolunu tutar. Temel de doğru fırına girer kepek ekmeği için ve tezgâhtar kıza: - “Hemen bana 30 kepek ekmeği” der. Kız da: - “Aman beyefendi, bu kadar ekmeği napacaksınız, yarına kaskatı olur” diye cevap verir. Temel de: - “Ula bu nasıl iştir, herkes biliy de bi ben bilmiymişim”

KOKUYU ÇIKARAMADIM 

Bir gün bizim Temel İstanbul'a arkadaşı Dursun'u ziyarete gitmiş. Akşam geç vakitlere kadar oturup sohbet etmişler. Akşam yemeğinden sonra Dursun Temel'e demiş ki. - “Bak dostum hacen bir ihtiyacun varsa şimdi gör. Tuvalete bizim yatak odasından gidiliyor, yoksa sonra gidemezsin. ” Temel ise gayet rahat bir şekilde: - “Ben eyuyum hec bi ihtiyacım yok. ” Sonra yatmışlar. Gecenin bir yarısı bizim Temel sancılar içerisinde uyanmış. Yediği ağır yemekler sıkıştırmaya başlamış. Garibim tavuk gibi zıplamaya başlamış. Bir türlü gidecek gibi değil sancılar. Tuvalete de gidemiyor. Son kerteye gelmiş. Çıktı çıkacak. Temel bir bakmış camın kenarında bir çiçek saksısı. Kaptığıynan çiçeği kaldırmış ve saksının içine ihtiyacını gidermiş. Geride çiçeği toprağı ile birlikte saksının içerisine güzel bir şekilde yerleştirerek yatmış. Sabah erkenden de oradan tüymüş memlekete. 6 ay kadar geçtikten sonra bizim Temel Dursun'a bir mektup yazmış: Nasılsın iyi misin falan filan. Dursun mektuba hemen cevap yazmış: Hal hatır sormadan hemen meseleye geçmiş: “Ula Temel nereye sıçtıysan çabuk söyle. Üç ev değiştirdim hala kokuyu çıkaramadım.

LEZBİYEN TEMEL 

Temel bara gitmiş barda sarışın bir hatun görmüş, başlamış kadını kesmeye. Bunu fark eden kadın Temelin yanına gelmiş ve ona – Bey efendi siz benden hoşlandınız ama ben lezbiyenim demiş. Temel:– Lezbiyen ne demek oluyor diye sormuş. Kadın:– Ben güzel bayanlarla birlikte olmaktan hoşlanıyorum demiş. Temel:– Vay anasını be bunca yıldır bende lezbiyenmişimde farkında değilmişim .

MALULİYET...

Temel emekliliğini hak ettiği ertesi günü Sosyal Güvenlik Kurumu’na giderek emeklilik müracaatını yapmak istemiş. İlgili kadın memur yaşını teyit etmek için nüfus cüzdanını istemiş. Ceplerini karıştıran Temel; – ”Nüfus cüzdanım evde kalmış,ev yakın,bir koşuda alıp geleyim” demiş. – “Yok canım.” demiş memure, gömleğinizi açın lütfen. Temel gömleğinin düğmelerini çözünce kırlaşmış göğüs kılları meydana çıkmış. – “Bu kır renk benim için yaşınızın kanıtı için yeterli” diye ilave etmiş. ve emeklilik müracaatını kabul etmiş.Temel eve dönünce olayı karısına Fadime’ye anlatmış. Fadime; ”Pantolununu da indirseydin keşke, ilaveten maluliyet maaşı da bağlarlardı!”

MANTIK 

Temel Dursun’a sordu. - “Yahu Dursun Aristo mantığı nedir? ” Dursun nasıl anlatacağını düşündükten sonra: - “Bak Temel.. Temel : “Efendim” Dursun : “Senin akvaryumun var mu? ” “var” Dursun : “Akvaryumunu sever misin? ” “evet” Dursun : “O zaman balıkları da seversin? ” “evet” Dursun : “O zaman denizi de seversin? ” “evet” Dursun : “O zaman plajı da seversin? ” “evet” Dursun : “O zaman plajdaki kızları da seversin? ” “evet” Dursun : “O zaman o kızlarla yatmayı da istersin? ” “evet” Dursun : “İşte aristo mantığı budur Temel’ciğim. ” Bu olay Temel’in kafasına yer etti. Yolda rastladığı birini çevirip sordu: - “Kardeş senin akvaryumun var mı? ” Adam : “Hayır birader.” Temel : “Ulan sen ipne misun?”

ÖKSÜRÜK 

Temel boğmaca hastalığına yakalanmış. Acayip bir şekilde öksürüyormuş Sonunda doktora gitmeye karar vermiş. Doktorun odasına girmiş. Doktor Temel’i muayene etmiş ve şöyle demiş; - “Bu vereceğim ilacı günde 3 kez alacaksın va bir hafta sonra kontrol için tekrar bana geleceksin”. Ancak doktor Temel'e yanlışlıkla güçlü bir müshil ilacı vermiş. Temel aradan 2 gün geçtikten sonra dayanamayarak doktora tekrar gitmiş. Doktor Temel'e - “Öksürüğün nasıl oldu?” diye sormuş. Temel doktorun suratına bakarak şöyle demiş - “Cendime cüvenemeyurum ki öksüreyum doktor bey”.

POKER

Temel bir dostunun evindeki poker partisine davet ediliyor. Soruyorlar kendisine. Poker bilmediğini söylüyor. Ev sahibi Temel’i yanına çekiyor: - “Bak Temel. Pokerde amaç Asları, Papazları, Kızları falan uyumlu olarak biriktirmeye çalışmaktır. Tüm kâğıtları Kupa Floş'u keser. ” Temel merak eder ve; - “Kupa floş ne demek oluyor? ” - “Kupa floş çok müthiş bir eldir. Kupa 10, kupa vale, kupa kız, kupa papaz ve kupa asından oluşur. O eli bulana karımı bile veririm. ” Neyse geçiyorlar bir masaya oyunu seyrederlerken birisinin işi çıkıyor. Yerine Temel’i oturtuyorlar. Kâğıtlar dağıtılıyor. Temel ilk kartı açıyor Kupa as. İkinci, kupa kız, kupa 10, kupa papaz veeee kupa vale. Birinci oyuncun eli iyi olacak ki rest diyor. İkinci pas, üçüncü de pas sıra Temel’de Temel ev sahibinin kulağına eğilip soruyor: - “Ha senun karı hangisidur daa?” - “Karşı masada oturan sarışın.” Temel düşünüyor veeee konuşuyor: - “Bu da PAS.

ROMAN 

Temel kırtasiyeye girmiş. Bilgiç bilgiç: - “Bana bir roman lazım. ” Kırtasiye tezgâhtarı sormuş: - “Efendim ağır mı olsun hafif mi? ” Temel: - “Fark etmez canım. Nasıl olsa arabam dışarıda.”

SAHTE PARA 

Marketin birine bir turist gelmiş bir şeyler almış, sonra Türk parası çıkaramamış dolar uzatmış kasadaki adama. Adam para sahte mi değil mi diye kuşkuya düşmüş. Paranın orasına burasına bakmış. Evirmiş çevirmiş anlayamamış sahte olup olmadığını. Bakmış böyle olmayacak parayı sırada bekleyen Temel'e uzatmış. - “Bir de sen bak hele” demiş.Temel paranın bir altına bir üstüne bakmış sonra masanın üstüne atmış ve - “Bu para sahte” demiş. Herkes şaşırmış, nasıl anladın bu kadar çabuk demişler. Temel de: - “Bunun üstünde Atatürk resmi yok” demiş. 

SAKSAFON 

Temel İstanbul'a ilk kez gelmiş ve köyünde methedilen sinek barı arayıp durmuş. En sonunda sinek barı bulmuş ve içeri girmiş. İçkisini içerken kendi kendine düşünmüş - “Ulan bu sinekli barın ne özelliği var herkes methetti hiç bir özelliği yok” İhtiyaçtan tuvalete gittiğinde bir de ne görsün pisuar altındanmış. “demek buranın özelliği buymuş” demiş. Geri dönüp içkisini içmiş. Ertesi akşam yine gelmiş. İçkisini bitirince tuvalete gitmiş ki altın pisuar orada yokmuş. Kızgın bir şekilde geri dönmüş. Barmene çatmış: - “Hani buranın altın pisuarı kardeşim bir özelliğiniz vardı o da yok şimdi” Barmen kenarda duran iri yarı birine seslenmiş: - “Abdullah abi gel gel ,dün akşam senin saksafona işeyen adamı buldum.”

SOL SİNYAL 

Temel arabasi ile Taksim Meydaninda dönüp duruyordu. Ayni trafikçinin önünden besinci defa geçerken, polis de merak etti ve Temel’i durdurup sordu: - Bir yeri mi ariyorsunuz? Niye meydanin etrafinda dönüp duruyorsunuz? Temel: - Sinyal takildi da

SOYGUN 

Parasızlık bir gün Temel'in canına tak etmiş ve çok para kazanmak üzere Amerika'ya gitmeye karar vermiş. Hemen uçak biletini alıp ilk uçakla soluğu orada alıvermiş. Fakat görmüş ki orada para kazanmak onun hayal ettiği kadar kolay değil. Bakmış elindeki avucundaki de bitiyor bir banka soyup ülkesine kaçmaya karar vermiş. Gece olmuş. Temel bir bankaya girmeyi başarmış ve hemen önüne çıkan ilk kasayı açmış. Bir de bakmış ki kasada bir kase muhallebiden başka bir şey yok. Bu benim kısmetim diyerek yemiş muhallebiyi bir güzel. Gitmiş ikinci kasaya. Onu da açınca ne görsün bir kase muhallebi daha. Onu da yiyivermiş. Sıra gelmiş üçüncü ve son kasaya. Onu da açmış ve görmüş ki oda boş. Sadece bir kase muhallebi. Temel çok sinirlenmiş. Ama muhallebiyi de bir güzel yemiş. Bakmış para mara yok vazgeçmiş soygundan. Kaldığı otele geri dönmüş. Ertesi sabah gazetesini almış ve okumaya başlamış. Gazetedeki manşette şu yazıyormuş: “AMERİKA'DAKİ EN BÜYÜK SPERM BANKASI DÜN GECE KİMLİĞİ BELİRSİZ KİŞİLER TARAFINDAN SOYULMUŞTUR! ”

SÜZME 

Temel'in 8 tane çocuğu varmış. Ama hepsi de birbirinden salak, geri zekalıymış. Temel ve karısı Fadime doktora gitmişler, durumu anlatmışlar. Böyle böyle biz artık çocuk istemiyoruz demişler. Doktor bunlara 1-2 kutu prezervatif vermiş. Nasıl kullanılacağını falan anlatıp yollamış. Neyse bunlar kullana kullana bir gün prezervatifleri kalmamış. Temel kara kara düşünmeye başlamış . Ne yapsak ne etsek diye Fadime " Dur ben sana dantelden örüvereyim demiş." Ölçüyü falan almış 1-2 gün içinde örmüş. Aradan 9 ay geçmiş. Temel ile Fadime nin 1 çocukları daha olmuş . Zamanla çocuk büyümüş, 9-10 yaşlarına gelmiş. Ama nasıl bir çocuk zeki mi zeki, fırlama mı fırlama . Önceki 8 ine hiç benzemiyor. Tüm sınavlarda birinci, sporda tüm şehrin en iyisi, köyün en zeki, en atılgan çocuğu olmuş. Bir gün Temel kahvede otururken sormuşlar. " Ya Temel senin 9 çocuğun 8'i deli mi deli bu sonuncusu nasıl oluyor da bu kadar akıllı oluyor? " Temel gerine gerine cevap vermiş; ''Süzme o süzme'' 

ŞOFÖR

Temel kamyon şoförüdür. Yolda giderken kamyonun freninin tutmadığını fark ediyor. Kamyonu yoldan çıkararak durdurmayı düşünüyor ve bu sebeple yolun solunu kontrol ediyor. Yolun sol tarafında bir pazar yeri kurulu ve en azından 150-200 kişilik bir insan topluluğu var. Temel arabayı sol tarafa yoldan çıkaramayacağını düşünüyor. Yolun sağını kontrol ediyor ve sağ tarafta bir çocuğun oynadığını görüyor. Temel düşünüyor; çocuğa yazık olacak ama 150-200 kişinin içine girmektense bir can ile bu kazayı atlatırız diye düşünüyor ve dümeni sağa kırıyor. Akşam TV haberlerinde bir haber; Spiker bir kamyonun 150-200 kişilik bir pazar yerine girdiğini ve çok sayıda yaralı ve ölünün olduğunu anlatıyor. Temel de olay yerinde. Temel’e soruyorlar, bu iş nasıl oldu diye. Temel anlatmaya başlıyor; “Her şey o çocuğun pazar yerine doğru kaçmasıyla başladı...”

TEMEL AMERİKADA İŞE GİRMEK İSTIYOR 

Temel işe girmek icin Amerika’da FBI’ya başvuru yapmış,ancak başvurunun onaylanması için bir sınavdan başarılı olması gerekmiş. Sınav tarihi gelmiş ve Temel’de sırada bekliyormuş. Sınav sorumlusu ilk önce bir İngilize tabanca verip “içeride odada karın var ve sen görevin gereği onu öldüreceksin”, İngiliz içeride 5 dakika durup çıkmış ve” ben bunu yapamam” deyip oradan gitmiş. Aynı testi Fransız, İtalyan denemiş ancak hiçbiri görevi yapamamış. Sıra bizim Temele gelmiş “içeriye gir ve görevi tamamla” demişler, Temel tabancayı alıp içeri girmiş, 1 dakika sonra içeriden “tak, tak,tak, şangır,şungur” diye bir ses gelmiş.Temel dışarı çıktığında sormuşlar “neydi bu sesler” diye,Temel cevap vermiş “bu silah kurusıkıymış bende karıyı pencereden aşağı attım” 

TEMEL'İN GAZETESİ 

Temel bir dağ başında oturuyormuş ve en büyük zevki günlük gazete okumakmış. Fakat tembelmiş ve gazete alabileceği tek yer oturduğu dağın eteğindeki bakkalmış. Bu iş için hep Fadime'yi gönderirmiş. Fadime bir gün sıkılmış ve pazartesi günü 7 tane o günün gazetesinden almış. Ve pazartesi günü bir gazete verip diğerlerini saklamış. Ertesi gün Temel gazete isteyince dün aldığı gazetelerden birini “ben çıkıyorum” deyip işlerini hallettikten sonra çıkarıp vermiş. Çarşamba günü yine Temel gazete istemiş Fadime yine işlerini halledip Temel'e gazeteyi vermiş. Perşembe günü yine Temel gazete istemiş Fadime yine vermiş. Akşama doğru Temel Fadime'yi çağırıp “Fadime” demiş “Dünyada ne salak insanlar var; dört gündür aynı adam aynı yerdeki ağaca arabasını çarpıyor”.

TARİKAT

Temel tarikata girmek için başvurmuş. Şeyhin karşısına çıkarmışlar. Şeyh Temel’e: – “Olur, ama 3 hafta karınla yatmayacaksın” demiş. Neyse aradan üç hafta geçmiş ve temel şeyhin önüne tekrar gelmiş. Şeyh sormuş: – “Temel tamam mı? Sabredebildin mi?” Temel: – “Valla, ilk hafta hiç problem yoktu. İkinci hafta sabrım çok zorlandı ama dayandım. Üçüncü hafta, benim karı üst raflardan bir iki paket almaya çalışıyordu, hatunun bacakları gözükünce içim gitti. Daha sonra paketler yere düştü. Benim karı da paketleri almak için eğilince dayanamadım.” Şeyh: – “Aaaa olmadı şimdi. Biz seni tarikata alamayız.” Temel: – “Sittiret tarikatı! Bizi artık Migros’a da almıyorlar!”

TECAVÜZCÜ TEMEL 

Temel bir kadına tecavüz suçundan yargılanmaktadır. Savcı bütün hiddeti ile iddianameyi okumakta, yüklenmektedir Temel'e; "Bu ırz düşmanını, bu namussuz insanı toplumda barındırmayalım. Atalım içeriye yıllarca süründürelim. Yazık şu zavallı kadıncağıza bakın ne kadar da masum. Utanmaz adama en ağır cezayı verin hâkim bey" . Hakim döner Temel'e; "Ne diyorsun bu duruma?"der. Temel ,savcinin bu kadar yüklenmesinden şaşkın bir halde cevap verir: Haçim bey, penum anlamadiğum pen ha bu gariyu mi si..um, savciyu mi ? 

TEMEL AVDA 

>> Temel ava çıkmış, eli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan almış. Fadime, - Ha pu netur, soyulmuş tavşani nasil avlaysun? - Sevişirken yakaladum, çiyinmeye firsatu olmadu vurdimm oniiiiii..

TEMEL ÇIPLAK

Temel’in biri bir gün denize gider, soyunur elbiseleri sahilde bırakır. Çırılçıplak girer denize epey yüzdükten sonra döner gelir sahile bakar elbiseler yok. Çaresiz bir eli önde bir eli arkada adem gibi eve gider. Yolda yaşlı Temel’lerden birisi görür sorar uşağım bu ne hal Temel durumu anlatır yaşlı Temel - “Ula salak uşağım yüzünü kapat oni kim tanıyacak” der

TEMEL FUTBOLCU 

Temel ile dursun futbolcuymuş. Bir gün sohbet ederken temel sormuş: - La dursun ...öbür dünya da futbol varmıdır ? Dursun: - La bende bilmeyrum. Kim önce ölürse öte kine mektup yazsın. ve dursun ölmüş. Temele mektup gelmiş: - La temel saa bir eyi bide kötü haberim var eyisi burda futbol vardır. Kötüsü bu haftaki maçın kadrosunda sende varsın

TEMEL HACCA GİDER. 

Temel bir gün hacca gitmeye karar verir. Fadime'ye gelir, - Hakkını helal et ben hacca gidiyorum, der. Fadime de, - Bir şartla der, beni de götürürsen. Temel ikna edemez Fadime’yi. - Tamam, gel o zaman annelerimizle helalleşelim, der. Temel'in annesine giderler, - Anne hakkını helal et biz hacca gidiyoruz, der. Annesi de, - Bir şartla, beni de götürürsen. Temel onu da ikna edemez. - Tamam, der. Hep birlikte Fadime'nin annesine giderler. - Hakkını helal et biz hacca gidiyoruz, der. Kayınvalide de aynı şekilde, - Bir şartla beni götürürsen, der. Temel çaresiz. Üçünü de alıp hacca gider. Haccın gereklerini yerine getirirler. Dönecekleri gün herkes son ibadetlerini ve tövbelerini yapmak için odalara geçer. Temel odasına giderken annesinin tövbesin duyar, - Allahım beni affet Temel’in babasını 4 kez aldattım. Temel inanmıyorum diyerek odasına doğru yürür. İkinci odada kayınvalidesinin tövbesini duyar, - Allahım beni affet. Fadime’nin babasını 8 kez aldattım. Temel duyduklarına inanamaz. Son odada Fadime'nin tövbesini duyar: - Allahım beni affet Temel'i 1kez aldattım. Temel büyük bir şok içerisinde odasına kapanır dizlerinin üstüne çökerek başlar tövbe etmeye, - Allah’um sen onları boş ver esas benu affet. Senun huzuruna bu kadar orospuyu getirdigum içun...

TEMEL İLE EVA 

Temel, çok güzel bir rus kadınıyla evlenen Dursun’un karısına fena halde kafayı takmış. Ne yapsam da bu kadınla birlikte olsam? diye içi içini yiyormuş. Bir gün temel dayanamayıp Eva’nın yanına gitmiş. -Temel: Senden çok hoşlandım seninle birlikte olmak istiyorum. -Eva: Hay hay, tabii neden olmasın ama 100 dolarını alırım. Müsait olunca da ben seni ararım gelirsin. Ertesi gün eva, Dursun işe gittikten sonra temeli aramış. Eva: - 100 doların hazırsa hemen gel demiş. Temel: - Hazır hazır, hemen geliyorum. Temel 100 dolari Eva’ya verdikten sonra işi bitirmişler ve Temel evden çıkıp gitmiş. Akşam dursun eve geldiğinde; Dursun: -Hanım temel bugün buraya geldi mi ?Eva: - Şeeeyyy geelldiii deee.. Dursun: - Peki sana 100 dolar verdi mi ? Eva: - Şeyyy dursunnnn verdii ama dinlee beni biiii yaaa....Dursun: - Temel sabah koştur koştur yanıma geldi. "Dursun bana acil 100 dolar lazım. Öğleden sonra size uğrar yengeye bırakırım." dedi. Ulan bu temel çok dürüst adam ya!

 

 

TEMEL İLE YUNAN ASKERİ

Temel askerliğini yunan sınırında yapıyormuş.Temel’in canı çok sıkılıyormuş. Yunan’a bir ıslık çalmış elleriyle “Havacı mısın?” işareti yapmış,Yunan aldırmamış.Bir ıslık çalmış elleriyle “Karacı mısın?” işareti yapmış, Yunan aldırmamış. Bir ıslık daha çalmış “Denizci misin?” anlamında yüzme işareti yapmış, yunan aldırmamış. Bir ıslık daha çalmış. El hareketi yaparak “Topçu musun?” demiş, yunan aldırmamış.Bir ıslık daha çalmış “Gözcü müsün?” anlamında dürbün işareti yapmış, yunan aldırmamış.Nöbetler değişmiş sıra yine Temel’le Yunan’a gelmiş.Yunan’a hadi sınıra git demişler yunan da: – “Ben oraya gitmem. Orada bir deli Türk askeri var, bana hava kararınca yüzerek gelip sana bir koyacam gözlerin fırlayacak diyor..” 

KABIZ

Temel kabız olmuş ve en yakın arkadaşı Dursun'u yanına alarak doktora gitmiştir. Doktor muayene ettikten sonra reçeteye bir fitil yazar eczaneye gönderir. Eczaneden fitili alırlar ve eve gelirler. Ancak ne Dursun'un ne de Temel'in fitilin ne olduğu ve ne işe yaradığı konusunda bir fikirleri yoktur. Dursun eczane telefon numarasını çevirir ve eczacı ile görüşmeye başlar; - Eyi günler. Arkadaşum kabuz idu. Biraz once sizden bir çubuk alduk. - Evet. Nasıl yardımcı olabilirim ? - O çubuğu ne edeceğidu ? - Anüs yolu ile uygulasın efendim. - Peki. Dursun telefonu kapatır. Ama yolunda gitmeyen bir şey daha vardır. Ne Temel ne de Dursun anüsün ne olduğunu bilmemektedirler. Dursun eczaneyi yeniden arar ve aynı eczacıyla görüşmeye başlar; - Sizi yine rahatsuz edeyrum. Bizum Temel bu çubuğu ne edeceğidu ? - Anüs yolu ile uygulasın efendim. Makattan yani. - Makattan mı ? - Evet makattan. Dursun telefonu kapatır. Ama yolunda gitmeyen bir şey daha vardır. Ne Temel ne de Dursun makatın ne olduğunu bilmemektedirler. Dursun yeniden eczaneyi aramak konusunda tereddütlüdür. Eczacının artık kızacağını düşünürler. Bir süre aramazlar. Temel'in yoğun ısrarı sonucu Dursun numarayı yeniden çevirir ve eczacıyla yeniden konuşmaya başlar; - Afedersunuz yine ben. Temel bunu ne edeceğudu ? - Götüne soksun götüne ! Dursun telefonu kapatır ve Temel'e sitem eder; " Ben dedim sağa bu herif kesin kizacak diye "

TEMEL OTELDE 

Temel, seyahate çıkmış. Uzun zaman evinden ayrı kalmış. Bir akşam bir kente gelip küçük bir otele inmiş. Odasına yerleştikten sonra, aşağıya telefon etmiş. Telefonu otelin sahibi açmış. Temel, ne istediğini söylemiş: “Bana bir fahişe bulup gönderin.” Bunu söyledikten sonra telefonu kapatmış. Otelin sahibi şaşırmış. Yanında duran karısına dönmüş: “Demin gelen müşteri kadın istiyor…” Otelin sahibinin karısı öfkeden deliye dönmüş: “Terbiyesiz adam, ne zannediyor bizim otelimizi. Hemen git o müşteriye ağzının payını ver…” Otel sahibi, müşteriye ağzının payını verme fikrini pek tutmamış: “Adama ne söyleyeceğim karıcım, bir terbiyesizlik eder, başım derde girer…” Kadın çok sinirliymiş: “Sen gitmezsen, ben gider söylerim…” Ve, hışımla merdivenleri çıkıp Temel’in ağzının payını vermeye gitmiş. Kocası da aşağıda bekliyormuş. Yukardan gürültüler gelmeye başlamış. Onbeş yirmi dakika sonra Temel aşağıya inmiş. Üstü başı yırtılmış, yüzü tırmıklanmış…Otelcinin yanına gidip bir güzel çıkışmış: “Ne biçim kadın göndermişsin be. İstemem diye tutturdu. Becerene kadar anam ağladı.”

TEMEL ÖLÜNCE 

Temel ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Karısı fadimeye sorar -Fadime, ben ölünce yeniden evlenecekmisin ? Fadime de Temel üzülmesin diye evet cevabını verir. Bunun üzerine Temel -Onu benim kadar sevecekmisin ? -(ağlayarak) Evet -Onu eve alacakmısın ? -Evet -Ona güzel yemekler yapacakmısın ? -Evet Temel'im. -Ona sarımsaklı yoğurtlu mantı da yapacakmısın ? -ONU SEVMEZ. 

TEMEL TAHLİLDE

Temel hastaneye gitmektedir. Girişte birinin ağladığını görür. Yaklaşır ve sorar: - Hayrola hemşehrim!.. Neden ağlıyorsun? Adam : - Kan tahlili yaptırmaya geldim. Parmağımı kestiler. der. Bu sefer Temel daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlar. Ne olduğunu anlayamayan adam Temel'e sorar : - Hayırdır hemşehrim. Sen niye ağlamaya başladın? Temel cevap verir : - Ben de idrar tahlili yaptırmaya geldim.de…

TEMEL TAKSİ DURAĞINDA 

Temel taksi durağında gece nöbetçisidir. Kadının biri çıplak olarak bizim Temel’in taksisine biner. Temel ikide bir dikiz aynasından kadına bakıyor... Kadın: “Ne bakıyorsun sen hayatında hiç çıplak kadın görmedin mi?” diye çıkışınca Temel boynunu büküp cevap vermiş: “Haçan ondan deyuldur daa.. Parayi neredan çikaracaksun diye bakayrum!” 

TEMEL VE AYI 

Temel bir gün meyhanede dertli dertli içiyormuş. Onu gören Dursun : - Ne bu hal, demiş. Temel : - Bos ver, demiş. Dursun ısrar etmiş, Temel dayanamamış ve başlamış anlatmaya: - Hani ben bir zaman Afrikaya gitmiştim ayı avlamaya. Hatırladın mı? Bayağı da uzun kalmıştım hatırlarsan... Avlanmak için günlerce gezindim ve sonunda buldum avlayacak bi ayı ama tam ateş edecekken tüfek bozuldu. Ben de kaçarken uçurumdan aşağı düştüm... - Eeeee, demiş Dursun, Sonra... - Her tarafım kan revan içinde komaya girmişim. Sonra ayı beni yuvasına götürdü. Yaralarımı yaladı, balla, sütle besledi beni, iyileştikten sonra da bana tecavüz etti aylarca... - Buna mi üzülüyorsun, takma kafanı ya bak bu kadar zaman geçti. Çoluk çocuğa karıştın, mutlu bir hayatın var, demiş Durmuş. Temel : - Bu da hayat mı be birader... O Afrikada ben burda...

TEMEL VE AYI 

Temel bir gün meyhanede dertli dertli içiyormuş. Onu gören Dursun : - Ne bu hal, demiş. Temel : - Bos ver, demiş. Dursun ısrar etmiş, Temel dayanamamış ve başlamış anlatmaya: - Hani ben bir zaman Afrikaya gitmiştim ayı avlamaya. Hatırladın mı? Bayağı da uzun kalmıştım hatırlarsan... Avlanmak için günlerce gezindim ve sonunda buldum avlayacak bi ayı ama tam ateş edecekken tüfek bozuldu. Ben de kaçarken uçurumdan aşağı düştüm... - Eeeee, demiş Dursun, Sonra... - Her tarafım kan revan içinde komaya girmişim. Sonra ayı beni yuvasına götürdü. Yaralarımı yaladı, balla, sütle besledi beni, iyileştikten sonra da bana tecavüz etti aylarca... - Buna mi üzülüyorsun, takma kafanı ya bak bu kadar zaman geçti. Çoluk çocuğa karıştın, mutlu bir hayatın var, demiş Durmuş. Temel : - Bu da hayat mı be birader... O Afrikada ben burda...

TEMEL’İN KÖPEĞİ 

Temel’in bir köpeği varmış. Bu köpeği öyle bir eğitmiş ki Temel’in söylediği şeyi yapıyormuş. Temel Dursun’la muhabbet ederken köpeğine 2 TL verir ve demiş ki git bana gofret al. Köpeği kısa süre sonra elinde 1 tane gofretle gelmiş. Bu durum Dursun’un ilgisini çekmiş. Bir gün Dursun kahvede otururken Temel’in köpeğini görmüş ona 2 gofret alsın diye 4 TL verip bakkala yollamış. Beklemiş beklemiş köpekten haber yok sonunda Temel’i bulup demiş ki. – Ula Temel senin o köpeğin hırsızdır 4 TL verdim 2 gofret alsın diye köpek bana hiç bir şey getirmedi. Temel’de kahkaha atarak: – Ula Dursun ona 4 TL verince haçan sinemaya gidiyor.

TEMELİN DERDİ 

Temel'in derdi buyukmus. Aleti artik is gormez durumda imis. Derdine care arayan Temel'in gittigi son doktor: 'Elimde su anda 24-25 yaslarinda, yeni ölmüş bir gencin organi var istersen onu sana naklederim. Ben tip tarihine gecerim, sen de piril-piril bir alete sahip olursun.''.. Temel teklifi kabul etmis. Gayet basarîli bir ameliyat ve nekahat doneminden sonra taburcu olup evine yollanmis. Bir ay sonra kontrola gelen Temel'e doktor ''Nasil.?..'' diye sormus, ''Mukemmel'' yanitini almis. Işi saglama almak isteyen doktor, Temel'i disari cikartip, karisina sormus. Kadin: ''Nerdee..''demis, "Tık yok.''.. Kafasi karisan doktor Temel'i tekrar iceriye alip yine ''Mukemmel'' cevabi ile karsilasinca dayanamamis : ''Ama yenge öyle demiyor'' deyince, Temel hiddetle ayaga firlamis: ''Ulan, elalemin s*ki ile kendi karimizi mi s*kecegiz..? Mükemmel dedük ya!

TEMELİN İNGİLİZCESİ 

Temel İngiltere’ye gezmeye gidecekmiş.Tabi İngilizce bilmediği için hemen Dursun’a koşmuş; -Ula Dursun ben İngilizce bilmeyrum.Ha pen onlarla nasıl anlaşacağum? Dursun’da -Onlarla konuşunca her cümlenin sonuna ‘’ing’’ koy.Onlar senin ne demek istediğini anlarlar.Demiş.Temel ingiltereye gitmiş.Çay içmek içinBir kafeye oturmuş ve Dursun’un dediği gibi yapmış.Bir garson çağırmış -Sen baa bir çay veriying demiş.Garson şaşkın şaşkın gitmiş hemen bir çay getirmiş Temel’e vermiş.Temel de garsona bak ben ne güzel İngilizce konuşuyinğ.Değiling.diye sormuş.Garson da; - Ben Türk olmaying sen nah içerdin çaying. TEMELİN KARISI 

Temel'in karısı köyündeki doktorla işi pişirmiş.. Bu durum herkesin diline düşmüş ama kimse Temel'e söyleyemiyor.. Herkes nasıl anlatacağız bu isi derken Dursun atlamış; - Merak etmeyin uşaklar ben söylerum.. Akşam olmuş Temel kahveye gelmiş, Dursun söyle bi gerinip köşeden yüksek sesle temele doğru bağırarak; -Ha Temel uşağum, senin Fadime ne zaman profesör olayi daaa..? -Ula Tursun şaşırdın mu, benim karı daha okumayı bile sökemedu, profesör olmak nerden ciktu..? -Ne pileyumm; köyde herkes Fadime yüksek lisansını yaptı, doktora veriyor diyorlar da ondan sormuşumdur...

TEMELİN KARISI 

Temel'in karısı köyündeki doktorla işi pişirmiş.. Bu durum herkesin diline düşmüş ama kimse Temel'e söyleyemiyor.. Herkes nasıl anlatacağız bu isi derken Dursun atlamış; - Merak etmeyin uşaklar ben söylerum.. Akşam olmuş Temel kahveye gelmiş, Dursun söyle bi gerinip köşeden yüksek sesle temele doğru bağırarak; -Ha Temel uşağum, senin Fadime ne zaman profesör olayi daaa..? -Ula Tursun şaşırdın mu, benim karı daha okumayı bile sökemedu, profesör olmak nerden ciktu..? -Ne pileyumm; köyde herkes Fadime yüksek lisansını yaptı, doktora veriyor diyorlar da ondan sormuşumdur...

TEORİ VE PRATİK 

Bir gün oğlu Temel’e gelmiş ve teori ve pratik arasındaki farkı iyi anlamadığını ve bir örneğe ihtiyacı olduğunu söylemiş. Bunun üzerineTemel: - “Annene ve ablana git onlara 500,000$ karşılığında bir arap şeyhi ile bir gece geçirip geçirmeyeceklerini sor” demiş. Oğlan önce annesine sonra da ablasına aynı soruyu sormuş ve her ikisinin de kısa bir tereddütten sonra kabul ettiğini öğrenmiş ve Temel’e geri dönmüş - “Sordum baba” - “Ne dediler? “ - “Her ikisi de kısa bir tereddütten sonra kabul etti” Temel şöyle bir düşünmüş ve - “Bu demek ki oğlum bankada teorik olarak 1.000.000 $'ımız var, pratikte ise evde iki orospu bulunuyooo!”.

TREN 

Temel ve iki arkadaşı İstanbul'dan Trabzon'a gitmek üzere tren garına giderler. İlk Trabzon treni 1 saat sonradır, bileti alırlar. Ne yapalım bir saat diye düşünürken yemeğe gitmeye karar verirler. Yemekte sohbet, muhabbet saate bir bakarlar ki 1 saati geçmiş. Hemen koşarlar tren garına ama tren gitmiş. Yine bilet alırlar 1 saat sonrası için. Ne yapalım vakti nasıl geçirelim derken kahveye giderler. Çaylar kahveler sohbetler uzar da uzar ve saate baktıklarında 1 saat olmasına 5 dakika vardır. Hemen koşarlar gara ama trene yetişemezler. Gişeye gidip sorarlar yine Trabzon'a gidecek tren var mı diye. Gişedeki adam - “Bakın bu son tren eğer bunu da kaçırırsanız Trabzon'a bugün dönemezsiniz” demiş. Bileti almışlar yine sıkılmışlar ne yapalım ki derken pastaneye gitmeye karar vermişler. Pastalar, kekler, çörekler muhabbet derken saate bir bakmışlar ki 1 saat olmak üzere hemen koşmuşlar gara. Tren yeni hareket ediyor, içlerinden biri uzun ilk vagonu yakalamış, diğeri orta boylu son vagona tutmuş. Tren gitmiş, Temel oturmuş yere başlamış gülmeye. Gişe memuru yanına gelmiş. - “Sen ne garip adamsın. 3 treni kaçırdın, arkadaşların gitti, sen kaldın, ağlayacağına gülüyorsun be adam. ” Temel : “Uy hemşerum onlar beni geçirmeye geldiydu ben ona güleyrum” demiş.

UZAYLILAR

Temel evde radyo dinliyormuş. Birdenbire yayın kesilmiş spiker duyuru yapmaya başlamış: - “Sayın dinleyiciler: Dünyamıza uzaylıların indiği bildirilmiştir. Konu araştırılmaktadır. Lütfen ikinci bir emre kadar evlerinizden çıkmayınız, kapıları kilitleyiniz, perdeleri kapatınız.” Temel bunun üzerine hemen kalkmış, tüm kapıları ve pencereleri gözden geçirip radyonun başına dönmüş. İki saat sonra yeni bir duyuru yapılmış: - “Sayın seyirciler, uzaylıların kötü niyetlerinin olmadığı, dünyamıza dostane amaçlarla geldikleri ve küçük kırmızı yaratıklar oldukları belirlenmiştir. Lütfen dışarı çıkınız ve gördüğünüz ilk küçük kırmızı yaratıkla kontak kurunuz. ”Temel dışarı çıkmış, biraz yürümüş, yolun kenarında küçük kırmızı bir yaratık görmüş. Sormuş: - “Merhaba, kimsindur, ne yapaisun? ”Yaratık cevap vermiş: - “Ben Dursun,Dursun. Siçayrum. 

UZUNLUĞUNU VERDİ 

İki boyacı olan Temel (kısa boylu) ile İdris (uzun boylu), bir bayrak direği boyama işini almışlar. Bu iş için ne kadar boya alacaklarını hesaplamak için direği ölçmeye çalışmışlar. Çapını ölçmek kolay olmuş ama yüksekliği? Onu ölçmek için Temel İdris'in omuzlarına çıkmış ama direğin tam tepesine ulaşamamış. İdris; - “Ben senden uzun boyluyum. Bir de ben deneyim” deyip Temel'in omuzlarına çıkmış ama gene aynı sonuç. Oturup ne yapacaklarını düşünürken yanlarına iriyarı bir adam yaklaşıp ne yaptıklarını sormuş. Temel'le İdris sorunu anlattıktan sonra, adam direği yerden güç bela söküp yere yatırmış. Boyunu ölçüp tekrar yerine diktikten sonra yoluna devam etmiş. Gittikten sonra İdris'le Temel bakışıp gülüşmüşler: - “Aptal herife bak! Biz ona yüksekliğini sorduk o bize uzunluğunu verdi.”

VESİKALIK FOTOĞRAF

TEMEL memuriyet sınavını kazanmış. İşe başlamadan önce bazı belgeler ve 8 adet vesikalık fotoğraf istemişler. Temel sormuş; - Vesikalık fotoğraf nedir? - Belden yukarısını gösteren fotoğraf. Temel “Tamam” demiş ve arkadaşı İdris’i aramış. - İdris, yarın deniz kenarına gel. Ben çukur kazıp yarı belime kadar gireceğim. Sen de belden yukarı fotoğrafımı çekeceksin. İdris sabah erkenden gelmiş. O da ne? Temel 8 tane çukur kazmış! Dayanamayıp sormuş; - Temel o da ne? - Yahu İdris, 8 tane vesikalık fotoğraf istediler ya... Sekizine de girip çıkacağım. İdris dayanamamış; - Temel ne aptal adamsın öyle.. Sekiz çukura ne gerek vardı. Bir tane yeterdi. Baksana... Ben 8 tane fotoğraf makinesi getirdim!

YURTDIŞI

Temel evlenmiş, aradan yıllar geçmiş ama temelin karısı Temel'e baştan beri sıcak davranmıyormuş Temel karısından şüphelenmiş ve birgün karısına demiş ki; karıcım ben yurt dışına gidiyorum. Karısıda tamam temel demiş.Temel sabah valizini almış ve dışarı çıkmış aradan on beş dakika geçmiş karısıda çıkmış.Temel geri içeri girip hemen tavan arasına geçmiş.Bir süre sonra karısı ile Dursun içeri girmiş ve hemen işe başlamışlar.Bunları gören Temel kendi kendine başlamış konuşmaya ''ah ula Dursun şimdi yurt dışında olmasaydım sana gösterirdim.''

TEMEL’İN KIZI

Temel ile Fadime kızlarını evlendirirler.Düğün sonrası 5-6-8 gün geçer fakat kızdan hiçbir haber yok. Özlem ve merak birbirine karışır ve Fadime dayanamaz. Temel’e -Ula Temel bak bir hafta oldi hiçbir haber yok. Temel; -Fadime ha bunlar yeni evli olur böyle der. Konuyu kapatır,fakat bir taraftanda ha bire Temel’i sıkıştırıp durur. 10 günün sonunda Temel’e çatkapı kızının evine gideceğini söyler ve gider kapıya dayanır.Fadime Kapıyı açan kızını çırlcıplak görür ve yüzünü çevirir. -Ha uşağum bu ne hal sen hiç utanmayasun da bu vaziyette kapı açaysun.Kızı cevap verir. -Anacuğum sen de çok cahilmişsin. Ben çıplak değilim ki bu benim aşk elbisem der.Bunun üzerine Fadime; -Peçi uşağum çekil çekil gelmişken damadımı da bakayum. Salona geçer ki ne görsün, damat Fadime gibi çıplak hemen yüzünü kapatır. Ha uşağım bu ne hal böyle diye damada söylenir. Damat; Anacuğum ha sen çok cahil kalmışsın bu aşk elbisem der. Fadime ise bu arada kendi kendine ‘’ Akşama evde ben de Temeli aşk elbisesiyle karşılayacağum’’ diye söylenerek gider. Akşam olur Temel kapıya dayanır ve Fadime aşk elbisesiyle Temel’e kapıyı açar Temel şokta. Kendine gelen Temel hemen Fadimeye dönerek; -Fadime bu ne hal sen hiç utanmayasun, böyle çıplak dolaşayusun. Fadime hemen cevabı yapıştırır. Ooooo Temel sen de çok cahilsin. Bu benim aşk elbisem der. Temel bir anlık duraklamadan sonra: Eee Fadime giyeysun giyeysun iyi de bari biraz ütü vursaydun…

 

KARIŞIK FIKRALAR  (BÖLÜM 2)

12 ve 14 LÜK AMCAOĞULLARI

On iki yaşındaki oğlan, on dört yaşındaki amcaoğluna soruyor: - Abi ablam yakında nişanlanıyor biliyorsun... - Yaz sonu nikâh varmış, bizim evde de konuşuyorlardı. - Ben sana bir şey sormak istiyorum... - Söyle... - Bu nişan dedikleri ne? Evde sordum, 'Eh evlenecekler işte' diyorlar ama nişanlanınca ne oluyor, onu anlayabilmiş değilim. - Hıııım... Zor soru, bak ben sana bir örnekle anlatayım.. Diyelim ki Şubat'ta yarıyıl karnesini aldın, hepsini pekiyi getirdin. Sana bir bisiklet alıyorlar ve 'Haziran'da bütün dersleri pekiyi getir, sınıfı geç, bu bisiklet senin' diyorlar. İşte Şubat ile Haziran arasındaki o süre var ya, bisiklet senin ama binemiyorsun; o süreye 'nişanlılık dönemi' deniyor. -Haa şimdi anladım, bisikletin var, evde duruyor; sen ona bakıyorsun o sana bakıyor; ama binemiyorsun ta ki sınıfı geçene kadar. Peki dokunmaya izin var mı? - Vallahi onu ben de tam olarak bilemiyorum; binmek kesin kes yasak da, galiba ziliyle miliyle oynayabiliyorsun!..

10 ÇOCUK

Kadının biri, sayıları'10 tane' olan çocuklarını anasınıfına yazdırmak için başvurmuş ve okulun müdürü kayıt yapması için kadından çocukların isimlerini istemiş. Kadın da "Ahmet" demiş. Müdür bey şaşırarak: - Nasıl ahmet yani hepsinin ismide Ahmet mi?! Kadın gayet emin bir şekilde: - Evet. Müdür: - Peki hanımefendi zor olmuyor mu karıştırmıyor musunuz?! Kadın: - Yooo! bilakis kolay oluyor. "Ahmet yemeğe" diyorum; hepsi birden geliyor, "Ahmet çıkıyoruz" diyorum; hepsi birden hazırlanıyorlar. Müdür şaşkınlıkla dinlemekte ve kadına: - Peki bayan özel iş vermen gerekiyor ise napıyorsun?! Kadın: - O ZAMAN SOY İSİMLERİ İLE çağırıyorum!

32 DOLAR

Orta yaşlı bir çift, doktora gitmişler: - Doktor sevişirken bizi izler misiniz? demişler. Doktor şaşkın şaşkın bakmış demek bir sorunları var. Tıp adamı olarak yardım etmek zorunda: - Peki, demiş. Çift yatağa uzanmış doktor izlemiş ve teşhisi bildirmiş: - İkiniz de gayet sağlıklısınız, Sevişmeniz fevkalade merak edecek bir şey yok. Viziteniz 32 dolar bu da faturanız. Ertesi hafta çift yine gelmiş doktora "sevişirken bizi izle "diye. Gene izlemiş doktor. Gene sorun yok. Gene vizite 32 dolar. Her hafta çift randevu alıyor, geliyor, sevişiyor. Parayı ödüyor, çıkıp gidiyor. Bir türlü bir şey bulamayan doktor sonunda dayanamamış: - Bana biraz yardımcı olun sıkıntınız ne söyleyin?. Adam cevap vermiş: - Herhangi bir sıkıntımız yok bir şey bulmanızı da istemiyoruz. Bu kadın evli, onun evine gidemiyoruz.Ben de evliyim benim eve de gidemiyoruz. Hilton geceye 178 dolar istiyor. Sheraton 182 dolar. Buraya ise sadece 32 dolar ödüyoruz üstelik sağlık sigortamız bu 32 doların 26 dolarını bize fatura karşılığı geri ödüyor.

85 YAŞINDAKİ ADAM

85 yaşından da bir adam doğum hanenin kapısında beklemektedir. Doğumhaneden çıkan doktor şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sorar: Doktor- "içerde doğum yapan bayan yakınınız mı?" Adam- "Evet,eşim.” Doktor- "Ama bayan 25 yaşlarında..." Adam- "Tamam işte, eşim o. Niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?" Doktor- "Yoo, aklıma benim dedem geldi de." Adam- "Nesi varmış dedenizin?" Doktor- "Kendisi av meraklısı idi. sürekli ava çıkardı. Ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. Bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. Kendisi Israr etti ve hazırlandı. E, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. Ben de kendisiyle gittim. Ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. Dedim ya, dedem yaşlı. Bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. Geyik o anda vurulup yere düştü..." Adam- "Olur mu, başkası vurmuştur onu." Doktor- "Ben de onu demeye çalışıyorum işte .. başkası vurmuştur

200 DOLAR

Adam barda gördüğü güzel bir bayanla konuşmanın yollarını arıyordu. Sonunda cesaretini toplayarak kıza yaklaştı ve, "biraz konuşabilir miyiz,acaba?" dedi. Kız birden haykırdı: "Terbiyesiz! Ben senin bildiğin kızlardan değilim!" Adam utancından yerin dibine girmişti. Herkes ona bakıyordu. Gitti ve masasına oturdu. Bir süre sonra kız ona yaklaştı. Gülümseyerek, "Az önceki olay için özür dilerim. Ben psikoloji öğrencisiyim ve utandırıcı durumlarda insanların nasıl davrandıklarını inceliyordum. " dedi. Adam avaz avaz bağırarak cevap verdi: "Neeee? Gecesi 200 dolar mı? Deli misin sen?"

300 ORUSPU

Kadının biri kocasini devamli aldatiyormus. Evde sevgilisiyle yatakta oynasirken, aniden evin giris kapisinin açildigini duymus, panik içinde erken dönen kocasinin içeri girdigini ve yatak odasina dogru adimlarinin yaklastigini duymus. -Allah'im ne olur beni kurtar! Yatagimdaki sevgilimi yoket, sonra dile benden ne dilersen, yapacagim... Bir ömür gibi gelen bir aradan sonra, Allah'in sesi duyulmus: -Ey günahkar evladim, bu arzunu gerçeklestirirsem karsiligi çok agir olur. -Sevgilini su an yatagindan yok edersem, tam üçyil sonra ölücen demis! Kadin düsünmüs, kocam beni yakalarsa nasil olsa üç dakikalik ömrüm var, üç yilda kim ölür-kim kalir, kabul ediyorum demis.. ...Der demez, kadinin kocasi odaya girmeden sevgilisi yokolmus, kadin paçayi kurtarmis!............ Aradan üç yila yakin zaman geçmis, kocasi günün birinde sürpriz yapmis! -Karicigim demis, bak sana muhtesem lüks bir gemide tur bileti aldim. Gemide sadece kadinlar olacak, bildigim tüm kadin arkadaslarin tura katilacak, bol-bol eglenir hosça zaman geçirirsiniz. Kadinin gemiye bindigi gün, Allah'in sevgilisini yokettiginin tam üçüncü yilina rast gelmis. Gemi aç k denize iyice açildiginda korkunç bir firtina patlamis, gemi su almaya baslamis, batti-batacak... Kadin vaktinin geldigini anlamis -Allah'im tamam anlastigimiz gibi benim sonum geldi,ama digerlerine yazik günah degilmi? Aniden gür bir ses duyulmus: ORUSPULAR SİZİN HEPİNİZİ BİR ARAYA GETİRMEK İÇİN TAM ÜÇ AY UĞRAŞTIM...

4.500 DOLAR

Adamın biri bir gün Los Angeles’ta bir randevu evine gider ve oradan içeriye girer. Gayet mütevazi giyimli bu adamı görenler; biraz şaşırırlar, çünkü bu randevu evinde fiyatlar oldukça yüksektir. Adam içeriye girdikten sonra buyurun hoş geldiniz diyen görevliye, ben Irina ile görüşeceğim der. Birkaç dakika sonra adamı içeriye alırlar ve o esnada da oldukça güzel, uzun boylu ve alımlı bir bayan merdivenlerden aşağıya doğru inmektedir. -Merhaba, beni sormuşsunuz diye adama yönelen kadın; adamdan geceyi seninle birlikte geçirmek istiyorum cevabını alır. Bu güzel ve alımlı kadın -Tabi ki efendim, ancak şunu baştan söyleyeyim, benim fiyatım biraz pahalı, geceliğim 1500 dolar der. Adam paranın sorun olmadığını ve muhakkak geceyi onunla birlikte geçirmek istediğini söyler. Ve o geceyi kadınla birlikte geçiren adam, ödemeyi de sorunsuz bir şekilde halleder. Ertesi gün yine aynı adam Los Angeles’taki bu randevu evine girer ve yine Irina ile görüşmek istediğini söyler. Karşısında yine aynı adamı gören Irina şaşırır ve buyurun efendim diye adamı karşılar. - Geceyi seninle birlikte geçirmek istiyorum cevabını alan Irina, tabii ki efendim diye adama yol gösterir ve o geceyi de birlikte geçirirler. Irina ile geçirdiği bu. 2 özel geceden sonra çok mutlu olan adam, ertesi akşam yine aynı randevu evinin yolunu tutar. 3 gün üst üste aynı randevu evine gelip, aynı kadınla görüşmek isteyen bu adamı karşısında görenler; artık şaşırmaya başlarlar. Zira Irina’nın gecelik ücreti pahalıdır ve 3 gün üst üste buraya gelerek, bu parayı güçte görmezler adamı. Adam yine Irina’yı ister ve Irina yine adamın yanına gelir. - Bakın, böyle sürekli müşterilerime indirim falan yapmıyorum, her gece geliyorsunuz ama bilginiz olsun der. Adamın paranın sorun olmadığını söyler ve geceyi yine birlikte geçirmek istediğini belirtir. Bunun üzerine gece boyunca birlikte olan çiftin aralarında şöyle bir konuşma geçer. Irina: - Nereden geliyorsunuz, nerelisiniz? Adam: - Moskova’dan geliyorum. Irina: - Ya, benim kız kardeşim de orada oturuyor şuan, biz de oralıyız. Adam: - Biliyorum, zaten bana 4.500 Doları size getirmem için o yolladı.

ADAM VE ŞEMPANZESİ

Adamın biri yetiştirdiği şempanzesi ile bir bara girmiş. Kendisine içecek bir şeyler söylemiş, bu orada şempanze de kendi başına dolaşıp eline ne geçse ağızına atıyomuş. En son bilardo masasındaki topu alıp ağzına atınca barmen bağırmaya başlamış. -“heeey şu hayvana sahip çık bilardo topumu yedi”. Adam da gayet sakin -“Ya o yer arkadaşım tasa etme sen, kaç para ise vereceğim.” demiş. Parayı verip bardan çıkmışlar. Aradan iki gün geçmiş sonra şempanzesi olan adam tekrar bara gelmiş. Yine oturmuş içki içmeye başlamış. Bu arada şempanze de barın üstünde duran eriklere uzanmış. Barmende bir yandan çaktırmadan şempanzeyi izliyormuş. Hayvan önce arkasından denemiş sonra çıkarıp ağzına atmış ve yutmuş. Barmen adamın yanına gidip -“Bu ne yaptı şimdi böyle”diye sormuş. – Adam: “Senin şu bilardo topunu yuttuktan sonrasonra artık herşeyi önce sokup ölçüyor sonra yiyiyor” demiş.

AĞANIN KARISINA SAYGI

Ağanın şehre indiği birgün eşkiyalar köyü basıp ağanın karısı da dahil köydeki tüm kadınları dağa kaldırılar. Şehirden dönen ağa hemen adamlarını toplayıp iz sürer ve eşkiyaları mağarada kuşatır.Durumun kötüye gittiğini anlayan haydutlar tüm kadınları bırakıp kaçarlar. Bu arada ağa hemen karsını sorguya alarak: -Bu namaussuzlar size ne yaptı ? Hele bir anlat bakalım. Ağanın karısı öfkeli bir şekilde: -Ne yapacaklar bize? Sen zamanında yetişemeyip kurtaramadığın için hepimize tecavüz ettiler. Der. Ağa: -Peki onlara benim karım olduğunu söylemedin mi? Diye sorar. -Söylemez olur muyum hiç. Söyledim. Ben ağanın karısıyım dedim...Bunun üzerine onları kuru yere yatırdılar, benim altıma halı serdiler. Rahmi TURAN’dan alıntıdır.

AHİRETTE 2 KADIN;

- Selam, benim adım Wanda. - Selam, benimkide Slyvia, sen nasıl öldün? - Donarak öldüm. - Ne kadar korkunç. - Yok o kadar kötü değildi, soğuktan titremem geçince ısınmaya başladım ve uyku bastı, sonunda huzur dolu bir ölüm. - Peki sen nasıl öldün? - Ağır bir kalp krizi geçirdim. Kocamın beni aldattığını sandım, onu iş üstünde yakalamak için eve erken geldim, fakat evde tek başına televizyon seyreder halde buldum. - Sonra ne oldu? - Kesinlikle evde başka bir kadının olduğundan emindim, bütün evi aramaya başladım. Çatıyı, yatakların altını her yeri aradım fakat bulamadım. Ama aşırı yorulmuştum, kalp krizi geçirdim ve öldüm. - Keşke derin dondurucuya baksaydın, şu anda ikimiz de yaşıyor olacaktık... 

AKIL HASTANESİ

1960"lı yıllar, Elazığ Akıl hastanesinden deliler kaçar, Elazığ’ın cadde ve sokaklarına dağılır. 423 deli kaçmıştır. O zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey hastanenin başhekimidir. Doktor bey ne yapalım derler. Mutemet Bey bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin der. Doktor önde birkaç personeli arkasında tren-tren oynayarak Elazığ’ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girer uzun bir vagon oluşur. Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişi olur. 

AKILLI ÇÖZÜM

Akıl hastanesinde doktorlar artık hastanede yer kalmadığı için, en çok akıllanmış hastaları taburcu etmeye karar vermişler. Hastanenin doktoru 4 kişi belirlemiş ve odasına çağırmış “Bakin buradan taburcu olmanız için size bir fırsat. Şu kapının yanında duran buzdolabını görüyor musunuz? Onu zarar vermeden odanın diğer tarafına taşırsanız hepinizi taburcu edeceğim.” Tabi hemen kabul etmiş ve işe koyulmuşlar. 4 kişi dolapla uğraşırken doktor da önündeki evraklara dalmış. Kafasını kaldırdığında bir de bakmış ki dolabı 3 kişi taşıyor. “Diğer arkadaşız nerede?” “O dolabın içinde efendim, rafları taşıma görevini ona verdik.”

ALDATMA Adamın biri işten eve gelmiş bir bakmış, karısı başka bir adamla yatakta. Hemen tabancasını almış ve öteki adama: “Madem karımı istiyorsun onu benden erkek gibi al. Seni düelloya davet ediyorum” demiş. Öteki adam bunu kabul etmiş, ikisi birlikte yandaki odaya girmişler, kapıyı kapatmışlar, sonra kadının kocası öteki adama fısıldamış; “Aslında kimsenin canının yanmasına gerek yok, ikimizde havaya ateş edelim sonra ölmüş gibi yere yatalım, karım ilk önce hangimizin yanına koşarsa en çok sevdiği odur.” Böylece ikisi havaya bir el ateş edip hemen kendilerini yere atmışlar. Kadın silah sesini duyar duymaz koşarak içeri girmiş. Yere yatan iki adama bakmış ve bağırmış; “Hayatım çıkabilirsin, ikisi de öldü!

ALDATMA Uluslararası ölçekte bir kadın araştırması yapan sosyolog, dünyanın çeşitli ülkelerinde kadınlara bir soru sormus. – Kocanızı başka bir kadınla yakalarsanız ne yaparsınız? Soruya ülkelere göre verilen yanıtlarsa şöyle olmuş: İsveçli : Neyimi beğenmediğini sorarım. Rus : Evi terk ederim. Fransız : Sesimi çıkarmam, sevgilime gider beni teselli etmesini isterim. İtalyan : Kadını vururum. İspanyol: Kocamı vururum. Yunanlı : Her ikisini de vururum. Türk : Benim kocam yapmaz!

AT ARIYOR

Karı koca kahvaltı yaparken kadın bir anda kocasının kafasına tavayı geçirir. - Deli misin ya neden vurdun bana? - Makinaya pantolonunu atarken cebinden ‘’Birsen’’ diye bir kağıt çıktı. - Aşk olsun sana ya hayatım.Birsen geçen gün oynadığım yarıştaki atın adıydı.Ya sen ne sandın? İnanamıyorum sana. - Peki canım özür dilerim.Çok acıdı mı? Üç gün sonra yemekte bu sefer kadın en büyük tavayla kocasının kafasına öyle bir geçirir Ki adam bayılır, kadın üç dolu sürahi suyu kocasının kafasına döker.Yarım saat sonra kendine gelen adam karısına sorar. - Peki bu sefer neden vurdun? Kadın. - Seni bugün at aradı!

AYAKLARI KOKAN ADAM

Ayakları çok kötü kokan adam eşi ile birlikte misafirliğe gidecek. Adam iş yerinden oraya geleceği için karısı adamı uyarıyor. Aşkım, gideceğimiz yerde ayaklarının kokmaması için lütfen işten çıkmadan temiz çoraplar giy. Adam tamam der. Neyse gidecekleri evde buluşur, ev sahipleri ile sohbete başlarlar. Bir süre sonra evdeki herkes burnunu tutmaya yüzünü ekşitmeye baslar. Odayı kötü bir koku almıştır. Kadın adamın kulağına eğilerek, aşkım çorapları değiştirmedin mi sen? Adam cevap verir, aşkım inan ki değiştirdim. Hatta sen yine bana inanmazsın diye de çorapları cebime koyup yanımda getirdim, bak.

AYI SALDIRISI

Adamın biri av sırasında yaşamış olduğu bir macerayı arkadaşlarına anlatıyor. “Bir gün geyik avında iken ormanda bir ayı ile karşılaştım. Ayı başladı beni kovalamaya. Çok hızlı koşamadığım halde ayı beni tam yakalayacak hop ayağı kayıyor yerde, tam yakalayacak hop ayağı kayıyor yerde. Böyle 5 defa düştü en sonunda vazgeçti peşimi bıraktı. Adamın arkadaşı hemen atılır “valla bravo, ben olsam kordukan kıpırdayamaz altıma yapardım. Adam cevap vermiş “olum ayının ayağı neden kayıyor sanıyorsun sen”

AYI VE BAL

Bitki bilimiyle ilgilenen kafile Türkiye’nin ormanlarını araştırmak için ülkeye gelmiş. Tabi uzun süre ormanlarda çadırlarda kalmışlar. Bir gün aralarındaki bir kadının eksik olduğunu fark edip aramaya çıkmışlar. Sonunda rastladıkları bir köyde, samanlıkta kadınla çobanı koyun koyuna uyurken bulmuşlar. Hemen ikisini de uyandırıp kadına her şeyin yolunda olup olmadığını sorduklarında kadın, “evet gece biraz kafam güzeldi ama her şey isteğimle oldu. Hem ben bu adamı çok beğendim hayatım boyunca böyle bir gece geçirmedim. Eğer benimle ülkeme gelirse ve hep böyle olursa tüm mal varlığım onun olur.” Adam, “yahu ben evliyim, karım burada, çocuk burada, eee hayvanlar da burada, ben seninle gelemem ama bekar bir ağabeyim var o seninle gelir” demiş. Kadın, “peki ağabeyinde bu işte bu kadar iyi mi?” Adam, “valla şöyle söyleyeyim, bizim sürüye saldıran ayıyı bir gece tenhada sıkıştırdı ve anlarsın ya, o günden bu güne ayı ağabeyime her gün bal getiriyor.”

AYNA

Tarihte ilk kez Erzincan’a ayna gitmiş.Adamın biri aynayı görünce eii- ne almış.Daha önce hiç ayna görmediği için kendisini görünce ölen kardeşine benzetmiş.Adam; - Ey gidi gardaşım.Seni birdaha görmek nasipde varmış.! Ayna- yı eve götürüp sarılıp yatmış kardeşine.Karısı bakmış ki kocası bir şeye sarılıp uyuyor.Aynaya bakmış bir kadın! (Kendisi) - Allah belanı vere bu garı da kim? Bi boka da benzese ! Feryat figan evden çıkıp doğruca muhtara gitmiş. Kadın; - Muhtar benim herif beni bu çirkin garıyla aldatir.Muhtar ayna- ya bakmış o da kendisini görünce. düşünceli düşünceli ; -Yav bu garidan çok gavata benzir…

BAHAMALARDA TATİL

Bir çift Bahamalar'a tatile gidiyormuş fakat adamın son anda bir isi cikmis ve gidememis. Karisi ise yanliz gitmek zorunda kalmis. Kadin ilk gun barda tek basina sıkılmış bir halde otururken yerel halktan bir zenciyle tanışmış. Guzel ve sicak bir muhabbet falan derken olayin gidisati belli olmuş. Kadin da hos bir fantazi olur dusuncesiyle itiraz etmemiş ve odasina davet etmiş zenciyi.Kadın zencinin yatak performansina hayran kalmış. Bizim zenci de bu guzel Amerikalı bayana bayilmış . Cinsellikte muhtesem bir cift olmuslar. Hic odadan cikmadan devam etmişler. Hem de gunler boyunca. Gunler geçmiş ve kadinin tatili bitmiş. Ertesi gun ucaga binip donecegi gece bir dinlenme sirasinda cok onemli bir sey aklina gelir. -Yaa der. Pardon ben senin adini sormadim. -Adin neydi sahi? Zenci de bu sorudan hic memnun kalmaz. -Hayir der. Sana adimi soyleyemem. Cok garip ve komik bir ismim var. Boşver. Gülersin. Kadın -Hayir lutfen soyle tamam gulmeyecegim der Zenci -Hayir hayir gulersin ve ben buna cok sinirlenirim. Soylemek istemiyorum. -Lutfeennnnnnnnnnn. .. diye ısrar eder kadin -Söz veriyorum inan gulmeyecegim. Ne kadar komik olursa olsun. -Pekii der adam. Soyleyeyim o zaman. Benim adim kar. -Kar mı? der kadın -Evet kar. Annem babam hayatlarinda bir kez kar gormusler. O da Ingiltere seyahatinde ve hayran olmuslar. Bana da kar adini vermişler demis. Kadin kahkahalarla gulmeye baslamis. Ve adam da cok sinirlenmis çıldırmış. -Bak iste gülüyorsun. Ben biliyordum.Sana gülmeyeceksin demedim miii? diye hiddetlenmis. -Hayir yanlış anlama sana gülmüyorum kesinlikle demiş kadın. -Yarın ülkeme dönüyorum. Beni böyle bembeyaz gören herkes soracak. Bahamalara tatile gittin neden hic bronzlaşmadan döndün diye. -Ben şimdi onlara Bahamalarda bir hafta boyunca 25 cm. kar altındaydım mı diyeceğim?.

BANKA

Çok zengin adam çok lüks bir restoranta gider, garsona sipariş olarak kırmızı et, beyaz şarap ve salata istediğini söyler. Tam o sırada çok güzel bir kadın gelir ve adamın önündeki masaya oturur. Adamın verdiği siparişin aynısından ısmarlar. Adam yemeği yedikten sonra hesabı ister. 75 milyon hesap gelir. Adam 5 milyonu da bahşiş olarak, toplam 80 milyon bırakır. Aynı hesap kadına da gelmiştir. Fakat kadın 20 milyon bahşiş bırakır. Bunu gören adam kadına yanaşıp sorar: - Hanımefendi, afedersiniz bir şey sormak istiyorum. Ben, fabrikalarımın sayısını, paramın hesabını bilemezken 5 milyon bahşiş bırakıyorum. Siz kim oluyorsunuz da 20 milyon bahşiş bırakabiliyorsunuz? Kadin gülümser ve, - Benim bankalarım var, der... Adam: - Öyle mi? Ben bütün banka sahiplerini ve müdürlerini tanırım, ama sizi hatırlayamadım, der. Kadın tekrarlar: - Benim bankalarim var, bakın size anlatayım.. Kadin dudaklarini okşayarak "bunlar var ya bunlar, şekerbank". Ellerini göğüslerine koyarak "bunlar pamukbank", Elini eteğinin önüne tutarak "burası da iş bankası", der... Adam “e iyi güzel de ya bu bankalar bir gün iflas ederse”, diye sorar... Kadın "merak etmeyin, arkada garanti bankası var”

BATTANİYE

Soğuk ve karli bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir işadamı ve sekreteri arabalarını terketmek zorunda kalırlar ve uzun bir yürüyüşten sonra üşümüş ve ıslanmış durumdayken bir kulübe bulurlar. kulübede bir yatak, bir uyku tulumu ve bir sürü battaniye bulunmaktadır. Geceyi geçirmeye hazırlanırlar ve işadamı bir centilmen olarak, yatağı sekreterine verir: – “ben yerde uyku tulumunda uyurum” der. Sekreter yatağına yatar, adam uyku tulumunun içine girerek fermuarı çeker. Bir süre sonra tam uyumak üzereyken, sekreterinin sesini duyar: – “efendim, ben çok üşüyorum. ” adam fermuarı açar,uyku tulumundan çıkar, bir battaniye alıp kadının üzerine örter, tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak üzereyken yine sekreterinin sesini duyar: – “efendim, ben hala çok üşüyorum. ” adam yine fermuarı indirir, tulumdan çıkar, bir battaniye daha alıp kadının üstüne örter, uyku tulumuna girerek fermuarı çeker. Tam uykuya dalacağı sırada yine duyar: – “ben yine çoooook üşüyorum”. adam yattığı yerden: – “bir fikrim var. ” der, – “burası ıssız bir yer. Neler olduğunu kimse göremez, istersen evliymişiz gibi davranabiliriz. ”genc kadın kıkırdar: – “tamam,bana göre hava hoş. ” adam yattığı yerden avazı çıktığı kadar bağırır: – “öyleyse kalk ve kahrolası battaniyeyi kendin al!!!!!”

BAYAN VE RAHİP

Oldukça seçkin görünüşlü bir bayan uçakla İsviçreden dönmekteydi. Yanında oturmakta olan rahibe'Özür dilerim peder, sizden bir iyilik isteyebilir miyim?' diye sorunca. Rahip : Elbette kızım, senin için ne yapabilirim?' diye cevaplar. Kadın açıkladı: Kendime yeni bir epilasyon aleti aldım ve buna oldukça yüklü bir para saydım. Sanırım limitlerin oldukça üzerine çıktı ve gümrükte elimden alırlar diye korkuyorum. Acaba gümrükten geçişte bunu cübbenizin altına saklayabilir misiniz?' Rahip 'Tabi ki yapabilirim evladım ama biliyorsunuz ki ben yalan söyleyemem.' der. Kadın 'Çok temiz ve dürüst bir yüz ifadeniz var peder, eminim ki size soru filan sormazlar' der ve pahalı epilasyon aletini pedere verir. Uçak havaalanına iner. Peder gümrükten geçeceği sırada görevli; 'Peder,gümrüğe tabi bildireceğiniz herhangi bir yükünüz var mı?' diye sorar. Bunun üzerine Peder : 'Başımdan kuşağıma kadar ki bölümde açıklayacağım herhangi birşey yok, evladım' diye cevap verince. Şaşıran ve bu yanıtı garip bulan görevli : Peki kuşağınızın altında kalan bölümde neyiniz var?' diye sorar. Peder yanıtı çok mantıklıdır: 'Kadınların kullanımı için dizayn edilmiş mükemmel, küçük bir alet var, ancak şimdiye kadar hiç kullanılmadı!!' Görevli kahkahadan kırılarak: 'Tamam peder geçebilirsin, sıradaki!..'

BAYANLAR TUVALETİ

Modern bir hastanede cok sıkışan bir adam defalarca denemesine karsin devamli mesgul olan erkekler tuvaletine giremez. Adamin zor durumunu gören bir hemsire adamin haline acir ve - Bayim, duvardaki tuslarin hic birine dokunmayacaginiza söz verirseniz bizim cok özel tuvaleti kullanabilirsiniz.’ diyerek yardimci olur. Adam tesekkür eder, ihtiyacini giderdikten sonra gözleri karsisindaki duvarda bulunan ve üstünde IS, IH, TP ve OTC yazan rengarenk tuslara takilir. Biraz tereddüt eder, söz vermistir. Ancak merakini yenemeyerek IS yazan birinci tusa dokunur. Altindan fiskiran ilik su aninda adamin altini yikar. Erkekler tuvaletinde boyle bir lüksü hic yasamamis adam, daha büyük bir haz beklentisi icinde IH tusuna basar. Sonuc, bekledigi üzere olaganüstüdür. Bu kez ilik su yerine püfür püfür bahar cicegi kokulu ilik hava, nazik yerlerini kurulamaktadir… Hanimlar tuvaletinin tuvalet ötesi bir sey olduguna inanan adam tereddütsüz TP tusuna uzanir. Bu kez de talk pudrasinin oksayici etkisiyle kendinden gecer. Son tusun daha görkemli bir etkisi olacagina kuskusu olmayan adam hemen ona da basar. Gözlerini acip hatirladigi ilk sey, hastanede uzandigi yatakta kendisine dogru egilmis endiseli hemsirenin yüzüdür. - Ne oldu bana?’ diye sorar aci icinde, – son hatirladigim sey, hemsirelerin özel tuvaletinde üzerinde OTC isaretli bir tusa basmak.’ - Biliyorum der hemsire; OTC otomatik tampon cikarici demektir. Pipiniz yastiginizin altinda…

BEYAZ AYI

Sekiz yaşlarında bir çocuk, Çocuğun en sevdiği şey yatak odasındaki dolaba girip oyuncak beyaz ayısıyla oynamak. Yalnız bu duruma annesi çok kızıyormuş. Çünkü kocası yokken sevgilisini eve alıyormuş. Yine bir gün annesi yatak odasında sevgilisi ile birlikteyken, çocukta dolapta beyaz ayısı ile oynuyormuş. Aniden kapı çalınmış, gelen koca, kadın panikte, o panikle sevgilisini dolaba sokmuş. Kadın kocasıyla laflarken, dolapta çocuk ile adam karşı karşıya. Birbirlerini süzüyorlar. Çocuk; ''Amca ! '' ''Efendim.'' ''Benim bir beyaz ayım var. '' ''Eeeeeeeee. '' ''Sen onu benden satın alacaksın. ' ''Çocuğum ben koca adamım, ne yapayım oyuncak ayıyı ? '' ''Yok,yok alacaksın.'' ''Peki sus, Ne kadar? '' '' 50 dolar. '' ''Hadi lan.... 50 dolar vermem ona. '' ''Peki bende dolaptan çıkar, babama söylerim. '' ''Peki lan velet, al da sus şunu. '' Bir müddet sonra. ''Amca ! '' ''Gene ne var lan ? '' ''Benim beyaz ayım var ya...'' ''Eeeeeeeeee. '' ''Sen onu geri vereceksin, onunla beraber 100 dolarda .'' ''Ulan daha demin 50 dolar verdim sana.'' ''Sen bilirsin. '' ''Hım... Puf......'' Bu böyle saatlerce devam etmiş. Çocuk adamın cebindeki tüm parayı almış. Ertesi gün o paralarla gidip, kendisine bir bisiklet almış. Bisikletle eve dönünce annesi bisikleti görmüş ''Bunu nereden buldun ? ” ''Gezerken yerde para buldum, onunla aldım.'' ''Olmaz çocuğum sen günah işlemişsin, git bisikleti geri ver, parayı geri al, sonrada parayı kiliseye bağışla. Gitmişken de parayı nasıl bulduğunu papaza anlat ve günah çıkar . '' Çocuk istemiye istemeye gidip bisikleti geri verip parayı almış. Sonra parayı kiliseye bağışlayıp günah çıkarma kabinine girmiş. Rahip kabinin diğer tarafından seslenmiş. ''Buyur çocuğum . '' Rahip amca, benim bir beyaz ayım var. '' Rahipten yanıt; ''S.ittir git belamısın sen nesin lan ! 

BİR ÜST SINIFA GEÇME İSTEĞİ

Bir gün Ali, öğretmeni Ayşe Hanıma giderek dersten sonra kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Öğretmen kabul etti ve sordu: - Sorun nedir Ali? - Ben bu sınıfın düzeyine göre fazla zekiyim. Bir üst sınıfa geçmek istiyorum. İstek konusunda bilgi verilen Müdür Ali’ye bunun için bir testten geçmeyi isteyip istemediğini sordu. Ali tereddütsüz kabul etti ve test başladı. - Söyle bakalım Ali: 3X4 - Oniki - Peki 6X6 - Otuzaltı Müdür bey - Japonya’nın başkenti - Tokyo… Ve test bir saat sürdü, Ali hiç hata yapmadı. Test sonunda Ali’nin öğretmeni de soru sormak istedi. Ali ve Müdür bu isteği kabul ettiler. Öğretmen sorulara başladı: - İneklerde dört tane, ben de iki tane olan nedir? - Bacaklar öğretmenim! - Doğru! Peki; senin pantalonunun içinde olup, benim pantalonumun içinde olmayan nedir? Müdür bu soruya çok şaşırır. - Cepler öğretmenim. - Kadınların tüylerinin en kıvırcık olduğu yer neresidir. Velet tereddütsüz yanıt verdi: - Afrika’dır öğretmenim. - Yumuşak olup, kadınların ellerinde sertleşen nedir? *Müdür gözleri faltaşı gibi açılmış,* tam konuşacakken Ali yanıtladı: - Tırnak cilası. - Peki. Bekâr bir kadına göre evli kadında daha geniş olan nedir? *Müdür kulaklarına inanamıyordu.* - Yatak öğretmenim. - Kadın vücudunda en nemli organ hangisidir? - Dil öğretmenim. Nefes nefese kalan Müdür testi bitirmeye karar verdi ve: -* Değil bir üst sınıfa, ben bunu doğrudan üniversiteye göndereceğim. Çünkü ben, bütün sorulara yanlış cevap verdim !

BİRAZ TEBESSÜM

Seçmen asla inek değil! Çayırda otlayan ineğe bir tavuk yaklaşmış; “Sayın inek, size kârlı bir işbirliği önersem kabul eder misiniz.” İnek, kârlı bir işbirliğini reddedecek kadar inek değilmiş… “Buyurun, söyleyin.” “Sucuklu yumurta yapıp satalım. Siz bana şu çayırda yer gösterin yeter… Ben orayı yumurtayla doldururum.” İneğin aklı yatmış, ortaklık kurulmuş, tavuk yumurtaları doldurmuş… Ve bir gün, yanında eli bıçaklı bir adamla çıkagelmiş: “Sayın inek! Yumurtalı sucuk yapmanın zamanı geldi. Lütfen kendinizi gönül ve vicdan rahatlığı içinde kasaba teslim ediniz.” İnek ayılmış: “Sayın tavuk, bu işbirliği, bu ortaklık bana pahalıya mal olacak galiba!” Tavuk gülümsemiş: “Biraz öyle sayın inek! Ama gayemiz insanlara bol ve lezzetli yumurtalı sucuk yedirmektir. Siz kendinizi kasaba teslim edin, gerisine karışmayın!” …Ve inek, ne olduğunu pek anlamamış ama ineklik bu ya, uzatıvermiş boynunu kasabın bıçağIna...Tabi sonuç malum! BOMBA Bir tımarhanede deliler ayaklanır ve binanın orta bahçesini işgal ederler. Hiçbiri de dağılmaz. Bunun üzerine doktorlar toplanarak yönetmeliği açarlar ve aynısını uygulamaya karar verirler. Yönetmeliye göre bir doktoru çırılçıplak soyar delilerin içine atarlar. Doktor içeri girince * BOMBAAA * diye bağırır. Bunu gören deliler doktoru tuttukları gibi camdan dışarı atarlar. Bunun üzerine doktorlar tekrar toplanır ve konuşurlar. Bu işte bir yanlışlık vardır. Delilerin hepsinin dağılması gerekmektedir. Yeniden denerler. Bir doktoru daha soyup içeri atarlar ve oda * BOMBAAA * diye bağırır. Deliler onu da tuttukları gibi camdan dışarı atarlar. Başhekim en sonunda bir de ben deniyeyim der ve soyunup delilerin arasına girer ve * BOMBAAA * diye bağırır. Bunun üzerine bütün deliler kaçışır ve binayı ve orta bahçeyi terk ederler. Doktorlar merak eder ve biraz akıllı olanlarından toplayarak bu durumu sorarlar. Niçin siz ilk iki doktor girdiğinde binayı boşaltmadınız da son başhekim girdiğinde boşaltınız? Delilerde "İlk giren iki bombanın fitili uzundu ama son giren bombanın fitili kısaydı zamanımız yoktu içerde patlamasın diye böyle yaptık"..

BOŞ ODA

Adam şehir dışında uzun süren toplantı sonrası evine gitmek için biletini almış olduğu uçağın hava şartlarından dolayı iptal olduğunu öğrenmiş. Hemen bir otele atmış kendini. Resepsiyon görevlisine boş oda olup olmadığını sormuş. Görevli, boş odamız yok ancak 1. kattaki misafirimiz 2 kişilik odada kalıyor, biri ile paylaşabileceğini ve oda masrafını bölüşebileceğini iletmişti. Ama kendisinin horlama sorunu var ve bu bütün gece sürüyormuş. Daha önce onunla kalan 2 kişi bir saat bile dayanamadı. Adam biraz düşündükten sonra, durumu mecbur kabul etmiş. Hava çok kötü ve başka otel bulamama olasılığı çok yüksek. Odaya çıkmış ve bütün gece de aşağıya inmemiş odayı terk etmemiş. Sabah durumu merak eden resepsiyon görevlisi, “efendim nasıl iyi uyuyabildiniz mi?” Adam evet cevabını vermiş. Görevli daha da meraklanarak “peki horlama işini nasıl çözdünüz?” Valla odaya girdim. Adamın yanına sokularak naber şeker çocuk dedim. Bütün gece korkudan uyumadı.

CAMI AÇMAM

Canı sıkılan Fizik hocası sınıfın haylazlarından Ali'yi sözlüye kaldırmış. - “Oğlum diyelim ki 90 km/s hızla giden bir arabanın içindesin. Arabanın içi çok sıcak ne yaparsın? ” - “Camı açarım hocam. ” - “Hah işte o camdan gelen havanın ivmesi nedir söyle bakalım. ” - “Iii... şey... ” - “Tamam, otur, sıfır aldın. Mehmet, oğlum sen kalk bakalım, arabada sen varsın ne yaparsın? ” - “Ceketimi çıkarırım hocam. ” - “Güzeel, daha da sıcakladın, ne yaparsın? ” - “Eee şey camı açarım hocam. ” - “Hmm peki söyle bakalım o camdan gelen havanın ivmesi nedir? ” - “Eee... Kem kum. ” - “Anlaşıldı otur, bir sıfır da sen aldın. Temel söyle bakalım sen olsan ne yaparsın? ” - “Ben de ceketimi çıkarırım hocam. ” - “Daha sıcak olunca? ” - “Gömleğimi de çıkarırım hocam. ” - “Daha da sıcak olunca? ” - “Pantolonumu da çıkarırım hocam. ” - “Peki, çok daha sıcak olunca? ” - “Valla neyim var neyim yok çıkarırım hocam ama sitseler camı açmam! ”

CANSIZ HOCA

Cansız Hoca, vali ve üst düzey bürokratlarla bir yemeğe katılır. Hocaların çok yemek yemesiyle ilgili bir fıkra anlatılır: - Hoca ile manda bostana düşmüş. Görenler, hangisini çıkaralım demişler. Kimileri mandayı çıkarın o çok yer demiş, kimileri de yok hoca daha fazla yer onu çıkarın demiş.' Fıkrayı dinleyen Cansız Hoca masadan kalkmış, bir kenara oturup sigarasını yakmış, Masadakilerden biri Cansız Hoca'ya, 'Hocam niçin kalktınız' diye sorunca, Cansız Hoca şu cevabı vermiş: 'Hoca çıktı mandalar yesin.

CANLI BOMBA

Tımarhanenin birinde bir gün isyan çıkmış. Deliler salon gibi bir yerde toplanmış, sağı solu dağıtıyorlarmış. Doktorlar dahil hiç kimse bunlara yaklaşamıyormuş; deli ya!. Hastanenin Başhekimi '- Bir şey yapmak lazım' demiş ve odasına dalmış, kitapları karıştırmaya başlamış. Bir süre sonra çıkmış ve diğer doktorlara şöyle demiş.. - Şimdi Doktorlardan biri soyunup koşa koşa delilerin yanına gidecek ve 'Ben canlı bombayım' diye bağıracak, literatüre göre bunlar dağılacak, başaracağız!..' Doktorlar kendi aralarında birini seçmişler ve çırılçıplak soymuşlar. Kapıyı açmışlar ve '- Hadi şimdi!..' demiş Başhekim.... Çıplak doktor başlamış deli deli koşmaya ve bağırmaya…. - Ben canlı bombayım, ben canlı bombayım, patlayacağım...' Deliler doktora bakmışlar sonra yakalayıp pencereden aşağıya atmışlar. - Eyvah!..' demiş başhekim... Literatüre göre yeniden denememiz lazım' deyip başka bir Doktoru soymuşlar ve onu da yollamışlar delilerin arasına... O da çıplak bir vaziyette dalmış delilerin arasına.. '- Ben canlı bombayım patlayacağım' diye bağırmış ama, deliler onu da yakalayıp pencereden atmışlar… Başhekim bakmış ki olmuyor... - Ben gidiyorum!..' demiş . O da soyunmuş diğerleri gibi dalmış odaya... Deliler Başhekime bakınca…!..hepsi birden odalarına kaçışmışlar, ortalık sakinleşmiş. Bu duruma bütün Doktorlar şaşırmış tabii ki ... Sonra Başhekimi neden pencereden atmadılar diye araştırmaya başlamışlar... Ve delilere sormuşlar….. - Diğerlerini aşağıya attınız da onu neden atmadınız?'.. Deliler hep birlikte cevap vermişler: -Onun fitili çok kısaydı... Her an patlayabilirdi...'kendimizi sağlama aldık…

CEBİNE BAKAN ADAM

Bir işadamı tavernaya girer, bara oturur ve bir duble martini sipariş eder. İçkisini bitirdikten sonra, gömleğinin cebine bir göz atar, ardından barmene bir duble martini daha hazırlamasını söyler. Bunu da bitirince, yine gömleğinin cebine bir göz atar, sonra barmene dönüp bir duble daha martini siparişi verir. Barmen: – Bakın bayım, size bütün bir gece boyunca martini getirebilirim. Fakat, bardağı her doldurmamı istemenizden önce niçin gömleğinizin cebine baktığınızı söylemek zorundasınız. Deyince adam cevap verir: – Karımın fotoğrafına bakıyorum. Ne zaman gözüme güzel gözükecek, işte o zaman eve gitme zamanı gelmiş olacak!…

CENNETTE EVLENMEK

Evlenme hazırlığı içindeki çift trafik kazasında ölüp Cennet'e giderler. Damat adayı durumlarını görevli meleğe anlatarak Cennet'te evlenip evlenemeyeceklerini sorar. - Bir bakayım' der görevli melek. Aradan üç ay geçtikten sonra Melek gelir ve mağdur çifte sevinçli haberi verir: - Herşey ayarlandı, sizi evlendirebiliriz! Damat adayı, peki der, 'Biz düşündük de; acaba evliliğimiz yolunda gitmezse boşanabilir miyiz?' Görevli melek gök gürültüsünü andıran sesiyle kızgın bir cevap verir: - Siz manyak mısınız? Cennet'te nikahınızı kıydırabilmek için tam 3 ay dolaştıktan sonra bir imam bulabildim. Cennette bir avukat bulmak ne kadar sürer hiç tahmin edebiliyor musunuz

ÇAPKIN MÜDÜR

İlçenin birinde çapkınlığıyla meşhur bir müdür varmış. Dedikodular ayyuka çıkınca kaymakam bu müdürün tayinini çıkartmış. Veda ziyaretlerine çıkan müdür kaymakama gelmiş. Kaymakam demiş ki.. Ya müdür bey senin için çok hovarda diyorlar nasıl yapıyorsun bu işi? – Kaymakam bey gözüme bi kadını kestirdim mi yavaşca yaklaşıp sağ elimi sağ kalçasina atiyorum, baktim ses yok sol elimi de sol kalçaya atıp devam ediyorum…. Eve giden kaymakam kapıdan girince karısını bulaşık yıkarken görür ve der ki dur bakalım müdürden öğrendiğimi uygulayayım… Sağ elini bi atar karısının kalçasına, sonra sol elini… bu esnada karısı; – Ay müdür bey sizin tayininiz çıkmamış mıydı?

ÇAPKINLIK DERSİ

Adam arkadaşından çapkınlık nasıl yapılır öğrenmek istiyormuş. Arkadaşı – Bunu çok kolay yapabileceğin bir yol var. Adalar vapuruna binip Kınalıada da ineceksin. Akşama kadar biraz dolaş akşam olunca da son vapuru bekle son vapura binenler, zaten kocası kendisini almaya gelen kadınlardır. Binmeyenlerin bir tanesine yanaş ve arkadaş olmak istediğini söyle, sonrasının marifeti sana kalmış. Adam arkadaşının dediğini uygulamak için ilk hafta sonu ada vapuruna binmiş. Ancak vapurun beşik gibi sallanmasından uyumuş ve Kınalıada yı kaçırmış. Aklına Heybeliada da inmek gelmiş. Arkadaşının dediği gibi de akşama kadar dolaşmış. Kocası almaya gelmeyen kadınlardan birinin yanına yaklaşmış ve arkadaş olmak istediğini söylemiş. Kadın da zaten bu adada oturduğunu ama herkesin onu tanıyabileceğini söylemiş ve eve davet etmiş. Neyse evde yemek yenmiş laf lafı açmış ve malum olay gerçeklemiş. O sırada kadının kocası birden eve gelmiş ve ikisini de uygunsuz vaziyette yakalamış. Adam- Bunca seneden sonra geç kaldığımda bana bunu mu yapacaktın demiş karısına. Sonra da adama dönmüş ve ben sana Kınalıada dedim , Heybeliada demedim ki..

ÇEŞNİCİ

Şarap fabrikasının emektar çeşnicisi vefat eder.Yenisi için ilan verilir.Derken perişan kılıklı her halinden ayyaş oplduğu belli olan birisi başvurur.Fabrika müdürü biraz da bu adamı başından savmak düşüncesi ile test için bir bardak şarap verir.Adam şarabı içer ve; - ‘’Kırmızı bir Muskatel.. 3 yıllık kuzey yamaçlarda yetişmiş,çelik varillerde yıllanmış’’ cevabını Verir.Müdür şaşkınlık içinde ; - Evet. Der bu kez bir başka şarabı tattırır. - Kırmızı Kabarnet,8 yıllık güneybatı yamaçlarının mahsulü.Meşe fıçılarda dinlendirilmiş.Bu Doğru cevap üzerine şaşıran müdür beyimiz sekreterini yanına giderek bir bardak suya birazcık idrarını karıştırarak getirmesini söyler ve adama beyaz şarap diye bunu içirir.Adam içer ve: - 26 yaşında,sarışın,3 aylık hamile ,eğer beni işe almazsan babasının kim olduğunu da söylerim diye hemen cevabı yapıştırmış.

KADIN VE PAPAĞAN

Çok zengin bir kadın “recainin yeri” isimli bir petshopa gider girişteki papağan ; – hoşgeldin or*spu, der kadın kızar ve papağanın sahibine: – bu papağanı terbiye et yarın fiyatının 50 katı para verip satın alacağım der. kadın gidince sahibi papağanı kafesten çıkarıp terbiye etmek için kafasını su dolu kovaya sokar çıkarır, sokar çıkarır. .– o kadın gelince ne söyliceksin? der papağana. papağan : – hoşgeldin or*spu. adam papağanın kafasını tekrar suya sokar, bir iki derken papağan en sonun da terbiye olur. ertesi gün kadın gelir .papağan : - hoşgeldin hanım efendiciğim bu ne güzellik böyle.. der kadın da : – aferin sana der ve papağana sorar : – peki ben evime bir adamla gelsem ne dersin peki? papağan : – hoş geldin hanım efendi ve beyefendi. kadın: – 2 adamla gelirsem? papağan: -hoş geldin hanım efendi ve beyefendiler. kadın bu cevaplardan çok memnun olur ve tekrar sorar : – 3 adamla gelirsem? papağan bağırır : – recaiiiiiiiiiii kovayı getirrrrrrr anam avradım olsun bu kadın or*spu…

DEDE İLE TORUNU

Dede parkta oyun oynayan torununu seyrediyordur. Torunu parkta kazma ve kürekle oynarken bir deliği içinde küçük bir solucan bulup çeker O sırada dedesi bunu görür ve torununun ne kadar zeki olduğunu görmek için- “o Solucanı deliğe tekrar sokabilir misin diye sorar. Torunu: -“tabiî ki dede der dede gülümseyerek: -“sen onu tekrar deliğe sok sana 10 Lira vereceğim ” Der. çocuk eve koşar annesinin saç spreyini alır ve solucana sıkar. Solucan dal gibi düzleşir. geri parka gelir ve çıkardığı gibi deliğe geri sokar. Dede şaşırmış bir şekilde 10 lirayı torunu verir. Ertesi gün çocuk yine parkta oynarken yanına Ninesi gelir çocuğun eline 20 Lira sıkıştırır. -“sen dedeye neler öğretmişin öyle”

DENİZLİ HOROZU

Denizli'de araştırma yapmak için kamp kuran bir grup üniversite öğrencisi, kamp yakınına peydah olan bir Denizli horozunun sabahın erken saatlerinde dakikalarca yüksek sesle ötmesinden çok rahatsız olurlar. Bir gün canlarına tak eder, başlarlar horozu kovalamaya. Kovalamacayı gören, fakat bir anlam veremeyen yaşlı dede, seslenir: "Hey, evlatlar! Zavallı horozu niye ürkütüyorsunuz?" "Sabahın köründe ötmeye başlıyor, kampı ayağa kaldırıyor. O yüzden başını keseceğiz." "Yazıktır evladım yapmayın!” demiş ihtiyar, "bırakın, ben onun sesini keserim, bir daha da rahatsız etmez sizi." Ertesi sabah, hafif 'gak - guk' sesleri dışında horozdan kayda değer hiçbir ses çıkmadığını gören gençler sevinirler. Rastladıklarında dedeye sorarlar: "yâhu dede, ne yaptın da bu horozun sesini kestin?" İhtiyar bıyık altından güler: "kıçına zeytinyağı sürdüm; ötmeye yeltendiğinde, gerisi tutmuyor ki kuvvet alsın. Ancak 'gak - guk' edebilir."

DİLENCİ

Kapı ısrarla çalınınca evin erkeği gelerek kapıyı açtı, karşısında bir dilenci duruyordu. -Bana biraz para verebilir misiniz ? -Veremem gider içki içersin. -Beyim hayatımda ağzıma içki koymadım. -Öyleyse kumar oynarsın ? -Kumar nedir bilmem. -Gider kadınlarla yersin. -Şimdiye kadar elim hiçbir kadına değmedi. Ev sahibi, bu sırada heyecanla karısını çağırdı: -Hanım çabuk gel bak. Hayatında içki içmeyen, kumar oynamayan, zamparalık yapmayan kişiler ne hale düşüyorlar, gözünle gör...

DİŞCİ

Orta yaşlı yakışıklı, barda yalnız başına oturan fevkalade şarışının yanına oturmuş.. Laf lafı, laf kapıyı açmış tahmin edersiniz. Soyunmuşlar.. Bembeyaz çarşafların üzerine uzanırlarken seksi sarışın sormuş: - Siz dişçisiniz galiba.. - Evet demiş adam, biraz şaşkın.. - Nerden anladınız?.. - Yatağa girmeden önce ellerinizi ne kadar dikkatle, ne kadar titiz sabunladınız, ona dikkat ettim de.." Yarım saat sonra, seksi sarışın bir daha mırıldanmış: - Siz sadece dişçi değil, çok büyük, çok usta bir dişçi olmalısınız!.. Adam hafiften kasılmış.. Yatağın başucundaki sigara paketine uzanırken mağrur mağrur sormuş: - Peki bunu nerden anladınız?.. - Zor olmadı, hiçbir şey hissetmedim de..

DOKTOR VE HEMŞİRE

Bir doktor, hemşiresi ile gizli gizli buluşuyormuş. Bu buluşmalardan bir süre sonra, hemşire hamile olduğunu söylemiş. Fakat doktor, bu olayı karısının duymasını istemediğinden, hemşireye yüklü bir miktarda para uzatarak, demiş ki: – Hemen İtalya’ya git ve çocuk doğana kadar orada kal. – Bebeğin doğduğunu sana nasıl haber vereceğim? – Bana hemen bir kart gönder ve arkasına “spagetti” diye yaz, ben durumu anlarım, başka bir açıklama yapmana gerek yok. Hemşire parayı almış ve uçağa binip İtalya’ya gitmiş. 9 ay sonra, bir gün doktorun karısı evden aramış: – Sevgilim, bugün postadan senin adına İtalya’dan postalanmış ilginç bir kart geldi, fakat ne anlama geldiğini anlayamadım. – Peki karıcığım, ben akşama eve gelince sana gerekli açıklamayı yapacağım. Doktor akşam eve gelmiş, kartı almış ve okuyunca; kalp krizi geçirmiş ve olduğu yere yığılıp kalmış. Acil yardım ve tibbi mudahelelerin sonunda; doktor yavaş yavaş kendine gelmeye başlamış. Müdahale eden meslektaşları, doktorun elinde sıkı sıkıya tuttuğu kartı alıp bakmışlar. Kartta aynen şunlar yazıyormuş: “Spagetti, spagetti, spagetti, spagetti!.. İkisi sosisli; ikisi sade!..”

DOKTORA GİDEN KARI KOCA

Adam karısı ile birlikte doktora muayene olmaya gider. Muayene biter ve doktor odasından çıkarak kadının yanına gelir ve “Kocanızın ölmemesini istiyorsanız şu kağıda yazdıklarımı uygulayacaksınız” der; 1- Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve ise mutlu gitmesini sağlayın. 2- Ögleleri eve geldiğinde güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin, böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesine yardım edin. 3- Akşamları eve geldiğinde yemek özellikle güzel olmalı. Eve gelince eline bir kadeh içki verin dinlenmesini sağlayın. 4- Haftada en az üç kere birlikte olun, eğer isterse daha fazla birlikte olun. Ve tamamıyla tatmin olduğundan emin olun. “Eğer bu dediklerimi harfiyen uygularsanız kocanızın sağlık yönünden hiçbir problemi olmayacak” der doktor. Eve geldiklerinde adam karısına sorar, Ne dedi doktor sana? Kadın cevaplar: Ölecekmişsin

DOLAP

Kadının biri dolabın gıcırtısını kesmesi için bir marangoz çağırır. Marangoz gelir bakar ama bir sorun bulamaz.Dolap gıcırdamıyordur ve sorar. - Abla bu dolabın bir şeyi yok ne yapayım .Kadın! - Normalde gıcırdamıyor zaten.Yalnız otobüs geçerken gıcırdıyor.Sen şimdi dolabın içine gir otobüs geçerken bakarsın.der ve adamda dolabın içine girer başlar beklemeye.Bir müddet sonra kadının kocası gelir üstünü değiştirmek için dolabı açar ki ne görsün.Dolabın içınde bir adam oturuyor.Öfkeyle sorar. - Adam sen de kimsin?Ne işin var benim dolabımda.Adam! - Ne deseniz haklısınız.Ben şimdi size otobüs bekliyorum desem inanmayacaksınız.

DON GİYME

Arabistan’da bir yasayla erkeklere entarilerinin altından don giyme zorunluluğu getirilmiştir.Fakat Buna uymayan adamın biri yakalanarak hakimin huzuruna çıkarılmış.Hakim adama sormuş; - Adın ne? - Abdulrezzak. - Babanın adı ne? - Abdumüttalip - Evli misin? - Evet. - Kaç çocuğun var? Adam sıralamış. - 1.karıdan 25 - 2.karıdan 15 - 3.karıdan 12 - 4.karıdan 19 - 5.karıdan 17,hakim bir anlık teredütten sonra kararını vermiş; - Yaz kızım: Abdülmüttalip oğlu Abdulrezzak’ın don giymeye fırsatı olmadığından beraatine Karar verilmiştir. DEDEKTÖR Bir adam yalan dedektörü almış. Akşam yemeğinde denemek istemiş. Oğluna bugün nerdeydin demiş. Oğlu da “okuldaydım” deyince dedektör ötmüş. … Sonra oğlu itiraf etmiş, okuldan kaçıp maça gittik.. demiş Babası da kızmış, oğluna “ben senin yaşındayken maç nedir bilmezdim bile” demiş. … Dedektör yine ötmüş. Bunu duyan anne gülmüş ve eşine dönerek “al işte senin oğlun” demiş. …Dedektör yine ötmüş .

DÖRT ARKADAŞ

Dört arkadas barda muhabbete dalmıstır.Içlerinden biri tuvalete gider.Üç arkadas sohbetlerine devam ederler. Birinci adam oglundan söz eder: -"Benim oglan araba yikamakla ise basladi.Bir baltaya sap olamayacagından korkuyordum.Ama bir gün arabasını yıkadıgı adamlardan biri ona is teklif etmis.Sonra iyi bir araba satıcısı oldu.Hatta o kadar iyi para kazandi ki geçenlerde bir arkadasının dogum gününde ona Mercedes aldı."İkinci adam da mevzuya girer: -"Benim oglum da biraz problemliydi.Büyük bir emlak sirketinde çalisırken inanilmaz bir is kaptı.Ondan sonra ilerledi, acayip zengin oldu. Çalıstıgı sirketi de satın aldı.Bir arkadasının dogum gününde ona bir ev bile hediye etti"Digerlerini dinleyen üçüncü adam da heyecanla söz alır. -"Aynen benimki de öyle.Ise bir borsa sirketinde temizlik elemanı olarak basladi. Bir gün kendi kendine hesaplar yaparken patron tarafından fark edilince broker oldu.Büyük basarılarla inanılmaz bir servete sahip oldu.Üstelik de en iyi arkadasın doğum gününde ona bir milyon dolarlik hisse senedi armagan etti" Bu sırada dördüncü adam tuvaletten çıkmıs ve sohbete katılmıstır.Digerleri ona çocuklarından bahsettiklerini söyleyince adam içini çekerek konusmaya baslar: -"Ehh !Benim oglumun bir hayal kırıklıgı oldugunu itiraf etmeliyim.Dogru düzgün bir iste dikis tutturamadı.Berber çıraklıgı falan yaptı Eroine bulastı.Derken onun yoldan çıkmis oldugunu fark ettim .Maalesef oglancı imis !!! Çok çok üzüldüm. Bir sürü erkekle birlikte oldugunu duydum. Adam, gülümsemeye çalısarak konusmasına devam eder, ama işe iyi tarafından bakmaya çalısıyorum. Geçen dogum gününde 3 ibne arkadası ona bir Mercedes bir ev ve bir milyon dolarlik hisse senedi hediye etmişler...:))

DÜŞÜNÜŞ BİÇİMİ

Matematik öğretmeni ilkokul çocuklarına sormuş : -Ağaçta 5 kuş var. Birini vurdum kaç kaldı? Ahmet hemen : -Hiç kalmaz öğretmenim çünkü sesten hepsi uçar demiş. Öğretmeni bunun üzerine : -Olmaz öyle şey diye cevap vermiş. Burası matematik dersi. 5 taneden biri vurulursa 4 tane kalır. Ama düşünüş biçimini beğendim. Ahmet fena halde hırslanmış : -Bende bir şey sorabilir miyim öğretmenim demiş….. Öğretmen; -Sor bakalım. -3 kadın dondurma yiyor, biri ısırarak, biri yalayarak, biri emerek yiyor. Bunlardan hangisi evli. Öğretmen kızarıp bozarmış. Sonunda : -"Bilemem" demiş. "Emen mi?" Ahmet cevabi yapıştırmış : -Yoo parmağında alyansı olan…... Ama düşünüş biçiminizi beğendim..

EKONOMİSTLER BİLE BÖYLE GÜZEL ANLATAMAZDI

Enflasyon Tarifi; Temel, Dursun’a bir soru sorar, ⁃ Ula Tursun, ha bu enflasyonu ben anlamadum, de bana bakayum, nedir bu ? Dursun da Temel’e anlatmaya başlar. ⁃ Haçan sen yirmi beş yıl önce Fadime’yi aldığında fistik gibi vücut ölçüleri 90-60-90 değil miydu ? Temel; ⁃ He valla, aynen oyle idu deyince Dursun izah etmiş, ⁃ Fadime şimdi şişti şişti 120-80-120 olmadı mı ? Gördüğün gibi rakamlar büyümüş ama Fadime’nin değeri düşmüş ! İşte enflasyon tam da budur. Emekli olduğumun ertesi, Sosyal Sigortalar'a gidip müracaatımı yapayım dedim... Masadaki memure, yaşımı teyit etmek için ehliyetimi istedi... Ceplerimi karıştırdım, cüzdanımı evde bırakmışım... Kadına dedim ki: -"Bir koşu eve gidip getirebilirim..!" -"Yok canım" dedi kadın, "Gömleğinizi açın lütfen..!" Düğmeleri açtığımda, kıvırcık, kırlaşmış göğüs kıllarıma bakıp, -"Bu kır renk, benim için kanıt olarak yeterli!" dedi ve müracaatımı aldı... Eve döndüğümde, sigortada başıma geleni karımla paylaştım... -"Pantolonunu da indirseydin keşke!" dedi. -"Malûl aylığı da bağlarlardı belki...

ENTELLEKTÜEL NE DEMEK

Köyde büyümüş ve İstanbul'a yeni gelen iki kadın yolda karşılaşıp sohbete başlamış. ''Gız dün akşam entellektüel biri ile çıktım biliyon mu ?'' ''Entellektüel ne demek ki ?'' ''Bilgili ve gadınlara kibar davranan adamlara deniliyor.'' ''Eeeeee ne yaptınız ? '' ''Heç, beni evden aldı, yimeğe götürdü. Böyle mum ışıkları filan, müzik neyim, çok güzel bir yerde yemek yedik.'' ''Eeeee sonra ? '' ''Sonra beni evine götürdü, gine müzik, loş ışıklar, içki filan derken soyunmaya başladı. Bende soyundum. Sonra iyice soyundu. Bana penisini gösterdi.'' ''Penis ne ki ? '' ''Entellektüellerin kullandığı bişey, aynı zike benziyor fakat daha küçüğü.'' Erzurumluya sormuşlar: -"Erzurum’dan neden meşhur adam çıkmıyor?" Erzurumlu cevap vermiş; -"Gardaşım, Deniz Gezmiş’i çıkardık astınız; Fetullah Gülen’i çıkardık sürdünüz; Fatih Ürek’i çıkardık düzdünüz."

EYVAH

Baba akşam eve bir robotla geldi ve anlattı. "Bu robot yalan söyleyeni tokatlıyor.. Yemekten sonra deneyeceğiz." Yemekten sonra oğluna sordu.. "Öğleden sonra ne yaptın?." "Bir arkadaşımda ders çalıştık.." Robot oğlanı tokatladı. "Tamam!.. Tamam" dedi, çocuk.. "Ders çalışmadık. DVD seyrettik.." "Ne filmi" dedi, baba.. "Kara Korsan" dedi oğlan. Robot oğlanı tokatladı. "Tamam!.. Tamam" dedi oğlan "Porno film seyrettik!.." "Ne!.." diye bağırdı baba.. "Ben senin yaşındayken, porno ne demek, onu bile bilmezdim." Robot babayı tokatladı. Anne kahkahalarla güldü.. ve "Babasının oğlu!.." Dedi Robot, anneyi tokatladı FENERBAHÇELİ, BEŞİKTAŞLI, GALATASARAYLI Bir GS’li, bir Fener´li ve BJK´li Arabistan’da yasak olmasına rağmen bir otelde içki içerken yakalanırlar… Mahkemeye çıkarılırlar… Karar İDAM… İtiraz ederler ve karar ömür boyu hapis cezasına çevrilir. Ama o gün, bayrama denk geldiği için Prens Hazretleri cezayı kaldırıp hepsine 20 kırbaç ceza verir. Bizimkileri sempatik bulduğu için de bir kıyak daha yapıp herkese cezasını hafifletmek için bir istek hakki tanır. BJK li: -“Sırtıma bir yastık bağlayın” der. 10 kırbaçtan sonra yastık paramparça olur ve pek fayda etmez. Uyanık Galatasaraylı bunu görünce: – “Sırtıma iki yastık bağlayın” der. Ama iki yastık bile 10 kırbaca dayanmaz. Sıra Fenerbahçeli’ye gelince Prens Hazretleri: – “Bak Fenerbahçeli sana acıdım. Bu sene hakemlerden çok çektiniz. Bu yüzden sana iki istek hakki veriyorum” Peki der Fenerbahçeli: – “O zaman bana 40 kırbaç vurulsun”. Herkes şaşkına döner. Prens Hazretleri: – “Peki ikinci isteğin nedir?” diye sorar… Fenerbahçeli pis pis sırıtarak: – “GALATASARAYLI’yı sırtıma bağlayın

DOKTOR FIKRASI

Doktorun biri yeni bir muayene açmış. Kapıya yazmış... "Vizite ücreti 100 Dolar. İyileştirmediğimiz hastaya beş mislini geri veriyoruz..." Vizite pahalı ama, doktor gerçekten doktor...Her gelen hasta iyileşip gidiyor...Doktorun ünü her geçen Gün artıyormuş...Uyanığın biri doktora gidecek, iyileşmeyecek ve beş misli parayı geri alacak ya, kapıyı çalmış... "Doktor! Ağzımın tadı hiç yok... Öyle kötüyüm ki, hiçbir şeyin tadını alamıyorum..."Doktor... Adama şöyle bir bakmış, hemşireye seslenmiş: "Hemşire hanım! Sekiz numaralı kutuyu getirin" Hemşire adama uzatmış kutuyu, adam, bir kaşık içindekinden yemiş ve anında tükürmüş... "Ama Bu boook!!!!!" Doktor sakin, "Evet! İyileştiniz. Tad alıyorsunuz artık.. "Adam, parayı ödemiş sinirleri tepesinde gitmiş...Aradan birkaç ay geçmiş. büyük bir hırsla yeniden kapısına dayanmış doktorun.. "Doktor bey, bende hafıza kaybı başladı... Herşeyi unutuyorum...! "Doktor, adama şöyle bir bakmış yine, hemşireye dönmüş, "Hemşire Hanım, sekiz numaralı kutuyu getirir misin?" demiş. Adam, hemen itiraz etmiş, "Ama, o kutuda bok var!"...Doktor, "Doğru! Bakın, hafızanız da yerine geldi!...." Adam, ağlamaklı, hırsla ödemiş parayı çıkmış dışarı...Kurmuş da kurmuş intikam planlarını... Birkaç ay sonra.. "Doktor! Ben de iktidarsızlık başladı... Durumum kötü, hiçbir şey yapamıyorum..."Doktor adamı gözüyle şöyle bir inceleyip, "Hemşire hanım sekiz numaralı kutuyu getirir misin" diye seslenince, adam, tüm hırsıyla, "S*****m, seni de senin sekiz numaralı kutunu da..." diye bağırmış.. Doktor gayet sakin, "Geçmiş olsun! Bakın artık yapabiliyorsunuz!!!!!!!!!"

FELSEFE ÖĞRETMENİ

Renkli kişiliği ve düşük not vermesi ile öğrencileri arasında özel bir üne sahip olan felsefe öğretmeni, sınav yapacağı gün öğrencilere, önce kâğıt ve kalemlerini hazırlamalarını söyledi, sonra da sandalyesini kaldırıp masanın üzerine koydu. Sonra: “Sınav sorumu soruyorum” dedi. “Bu sandalyenin var olmadığını kanıtlayınız.” Sıfırcı felsefe öğretmeni, sınav kâğıtlarını okuduktan sonra, bu konudaki ününe gölge düşüreceğini bilmesine rağmen, hayatında ilk kez bir öğrencisine yüz üzerinden yüz vermek zorunda kaldı. Öğrencinin sınav kâğıdında yalnızca şu iki sözcük yer alıyordu: – Hangi sandalyenin?

FENNİ SÜNNETÇİ REMZİ

Bir Türk, bir Fransız, bir de İngiliz trenle yolculuk ediyorlarmış. Trende ki odaları sıcaklayınca Fransız pencereyi açmış ve içeri bir tane sinek girmiş, Fransız hünerini göstermek için kılıcını çektiğiyle sineğe bir tane vurmuş ve sinek ortadan ikiye ayrılmış. Diğerleri hayretle bakarken, Fransız cebinden karvizit çıkartmış ve İngilizle bizim Türk'e vermiş, karvizitte "Fransa'nın en iyi kılıç us tası" yazıyormuş. Bunu gören İngiliz hemen pencereyi açmış ve içeri bir tane daha sinek girmiş. Hemen okunu çekmiş bir fırlatmış sinek duvara yapışmış, cebinden karvizitini çıkartmış "İngiltere'nin en usta okçusu". Tabi Türk altta kalırmı. Hemen pencereyi açmış içeri bir tane daha sinek girmiş, bizim Türk cebinden bıçağı çıkarttığı gibi sineğe fırlatmış, sinek yere düşmüş ve sinek bir kaç dakika sonra yerden kalkmış ve geri uçmuş. Bunu gören İngilizle Fransız basmış kahkahayı bizim Türk cebinden karvizitleri çıkartmış ve İngilizle Fransıza vermiş. "fenni sünnetçi remzi"

FERDİNAND

Ferdinand Porsche, rahmetli oluyor ve öbür dünyada melekler tarafından karşılanıyor. Melekler kendisinin olağanüstü otomobil tasarımından dolayı bir dilek hak ettiğini söyleyerek, isteğini sorar... Porsche ' Tanrı ile 1 saat konuşmak isterdim.' der. Melek derhal istediğini yerine getirmek üzere Ferdinand Porsche'yi bir salona alır. Porsche Tanrıya sorar:' Kadını yaratırken düşüncelerin nerdeydi? Tanrı: ' Ne demek istiyorsun?' Porsche: ' Çok hatalı yaratmışsın!' 1.Ön taraf aerodinamik değil. 2.Çok ses yapıyor. 3.Bakım masrafları yüksek. 4.Ayda 5-6 gün tamamen kullanılmaz durumda. 5.Arka taraf çok sarkık duruyor. 6.Sürekli boyanması ve yenilenmesi gerekiyor. 7.Egzoz, emisyona çok yakın. 8.Farlar genellikle küçük. 9.Yakıt da son derece pahalı. Tanrı kısaca düşündükten sonra cevap verir: 'Ferdinand, bunların hepsi doğru olabilir ama istatistiklere göre bir çok erkek benim icadıma senin icadından daha fazla biniyor!!.

MÜHENDİS

Bir mühendis ölmüş ve büyük bir yanlışlık sonucunda cehenneme atılmış. Cehennemin konforundan hoşnut kalmayan mühendis, bir takım iyileştirmeler yapmaya başlamış. Kısa bir süre sonra cehennem, klimalı odaları, otomatik tuvaletleri, asansörleri, içecek otomatları ve diğer lüksleri ile bayağı rahat bir yer haline gelmiş. Bu arada mühendisin de iyice tanınıp sevildiğini söylemeye gerek yok. Derken, günün birinde Cennet Meleği, şeytanı aramış: -"Selam, cehennemde işler nasıl gidiyor? Neler yapıyorsunuz?" Şeytan, memnun mesut gülümsemiş: -"Ohoo.. Biz burada çok iyiyiz. Bir mühendis düştü buraya ki sorma gitsin. İnanılmaz lüks ve konforlu bir yer yaptı bizim orayı. Bir görsen, tuvaletlerimiz otomatik, kola makinemiz bile var." Melek şaşırır: -"Nee! Mühendis mi dedin? O adamın burada olması lazımdı. Çabuk onu buraya gönderin!" Seytan: "Mümkünü yok! Kadromda bir mühendisin olmasından çok memnunum ve onu burada tutacağım!" diye çıkışmış. Cennet Melegi sinirle bağırmış: "Onu çabuk buraya gönder, yoksa seni dava ederim!" Şeytan katıla katıla gülerken şunları söylemiş: "Yok yaa! Nasıl yapacaksın bunu? Bütün avukatlar bizim tarafta!"...

FİN’Lİ KIZ

Kadın şirketinin bazı toplantıları için Finlandiya’ya gidecekmiş. Adam da havalimanında karısını uğurlamak için onunla birlikte bekliyor. Uçağın kalkma saati gelince kadın adama küçük bir öpücük kondurarak, söyle bakalım aşkım sana Finlandiya’dan ne getirmemi istersin. Adam muziplik yapacak ya, “-Bana Fin’li bir kız getir aşkım” demiş hafifçe sırıtarak. Kadın bozulsa da kocasına hissettirmemiş. Neyse 2 hafta sonra adam tekrar karısını havalimanında karşılamış ve kadın geldiğinde merakla bir sağa bakmış, bir sola. -eee hani nerede kız? -Kadın da yanıt vermiş dur aşkım acele etme cinsiyeti 3. aydan sonra belli olacak.

FİTİL

Bir köyde ateşli bir hasta vardır, kasabaya doktora getirir hastayı köylüler. Koca devletin koca doktoruna. Doktor hastaya fitil verir ve köye döndükleri gibi hastaya fitili anüsten vermelerini söyler köylülere. Köylüler tabi ‘Tamam doktor bey’ deyip köye giderler. Köydeki herkese sorarlar, en bilgelere bile, ama kimse anüs ne demektir bilemez. Bu nedenle bir türlü ilacı da veremezler hastaya. Hastanın durumu da gitgide kötüleşmektedir. Bunun üzerine köylü, doktora, koca devletin koca doktoruna telefon etmeye karar verir ama kimse buna yanaşmaz. Ne cüret değil mi doktoru arayacak bir köylü. Neyse durumun vahameti üzerine muhtar aramayı kabul eder. Bütün köylü toplanır santrale, muhtar arar, ‘Biz ne yapacağımızı bilemedik doktor bey’ falan der. Karşıdan doktor bir şeyler söyler. Muhtar döner arkasına: ‘Makattan verin dedi doktor’ der. Yine tüm köye sorarlar, komşu köylere birilerini yollayıp sordururlar falan ama makat ne bilen yoktur yine. Hasta ise gitti gidecek, ateşler içinde kıvranıyor bayağı. İhtiyar meclisi toplanır. Son çare, doktorun bir kez daha aranmasına karar verilir. Yine kimse aramak istemez doktoru. Nihayetinde yine biri kandırılır, telefonun başına geçer, ama bir yandan söylenmektedir: ‘Çok kızacak doktor,çok! ‘ diye. Sonunda telefonu açar, durumu anlatır, doktor bir şeyler söyler yine. Telefondaki köylü, yüzü allak bullak, arkasını döner: ─ Ben çok kızacak demiştim size; g*tüne sokun dedi.

GAZ ÇIKARTMA

Yaşlı adam doktora gidip şikayetini anlatır. “Doktor bey benim çok fazla gazım oluyor. Hangi ortamda olursam olayım gaz çıkartıyorum. Ama şöyle bir avantajım var. Gaz çıkartırken ne koku ne de ses çıkıyor. Örneğin odaya girdiğimden beri bir çok kez gaz çıkarttım ama siz anlamadınız. Yine de bir gün rezil olacağından çok korkuyorum lütfen bana yardımcı olun.” Doktor hastayı dinledikten sonra, “peki şu ilaçları bir hafta kullanın ve tekrar gelin” der. Adam bir hafta sonra çok sinirli bir şekilde doktorun odasına girer. “Sen ne biçim doktorsun ben sana sorunumu çöz dedim. Sen ise çözmek yerine beni daha kötü yaptın artık gaz çıkarttığımda ses çıkmıyor ama çok kötü kokuyor. Doktor cevap verir, “evet tedavi iyi gidiyor. Koku alma sorununu çözdük şimdi de duyma problemini halledelim.

GOLF

Oldukça geniş bir araziye yayılmış 18 delikli bir kulüpte golf oynayan adam, kaçıncı delikte olduğunu şaşırmış.. Az ilerisinde oynayan birkadın görmüş. Ona doğru yürümüş.. "Kaçıncı delikte oynadığımı şaşırdım da" demiş.. "Ben 7'nci delikte oynuyorum" demiş kadın. "Siz benden bir delik geride olduğunuza göre, 6'da olmalısınız .." Adam teşekkür edip oyununa dönmüş.. Bir süre sonra, gene oynadığı yeri şaşırmış. Kadın az ilerisinde.. Ona koşmuş gene. "Ben 14'üncü delikte oynuyorum" demiş kadın.. "Siz benden bir delik geride olduğunuza göre, 13'tesiniz .." Adam oyununu bitirince kulübün barına gitmiş. Bakmış kadın barın ucunda oturuyor. Yanındaki tabureye oturmuş, "Teşekkür ederim tekrar" demiş. "Size bir içki ısmarlayabilir miyim?.. Laf lafi, laf kapıyı açarken, adam kadına "Ne iş yaparsınız?" demiş.. "Ben satış şefiyim" demis, kadın.. "Ne tesadüf, ben de satış şefiyim" demiş adam ve sormuş.. "Ne satıyorsunuz?.." "Söylersem gülersiniz"demiş, kadın.. Söz vermiş adam gülmeyeceğine.. "Orkid satıyorum ben" demiş, kadın.. Der demez adam öyle bir gülmeye baslamış ki, tabureden düşmüş, yerde gülmeye devam etmiş, tepinerek.. Kadın "Söylemiştim güleceğinizi... Siz de söz vermiştiniz , oysa" demiş, hafif öfkeli.. "Yok" demiş adam.. "Yok.. Size gülmüyorum. Ben de tuvalet kağıdı satıyorum,yıne sizden bir delik arkadayım!

GORİL VE KADIN

Bir bahar günü adam ve karısı hayvanat bahçesine giderler. Kadın hoş bir kolsuz pembe elbise giymiştir. Hayvanat bahçesinde fazla kimse yoktur. Gezerlerken gorillerin olduğu bölümde oldukça kılli ve iri bir goril görürler. Goril kadını görünce heyecanlanır ve çite tırmanıp tek eliyle göğsünü dövmeye baslar. (Gorillerin kur yapma biçimi) Herhalde kadının açık giysisinden etkilenmiştir. Adam bunun komik olduğunu düşünür ve karısına Goril'i daha fazla tahrik etmesini önerir. Kadın elbisesinin omuzlarını indirir ve goril çığlıklar atmaya başlar. Adam karısını biraz daha teşhirciliğe ikna eder kadın elbisesinin eteğini biraz yukarı kaldırır ve Goril çıldırır, zıplamakta ve bağırmaktadır. O anda adam karısını yakalar, Goril'in kafesini açar ve karısını içeri atarak kapıyı kapatır. - Haydi şimdi ona da başının ağrıdığını söyle..

GÖRGÜSÜZ MÜDÜR

Görgüsüz müdürün biri şoförüne emreder. “ Arabayı hazırla gidiyoruz” diye. Şoför arabayı hazırlar müdürünü alır yola çıkarlar.Bir müddet sonra müdür şoförüne sorar; - Söyle bakalım eşşekle senin aranda ne fark vardır? - Şoför kızarır bozarır biraz düşündükten sonra müdürüne döner, - Ben bulamadım siz söyleyin der. - Müdür basar kahkahayı hıh bunu bilmeyecek ne var ki der. Sana dur deyince durursun ,eşşeğe çüüüş deyince durur. Şoför ıkınır sıkılır ve sonunda patlar. - Müdürüm iyi de peki sizinle eşek arasında ne fark vardır? Diye sorar. - Müdür düşünür düşünür durur. Sonunda ben bulamadım sen söyle der. Şoför gerinerek : - Vallahi müdürüm ben hiçbir fark göremiyorum.

GÖZLERİ KAPALI

Bir dede ile torunu parkta dolaşırken torunu dedesine dönerek “dede senden bir şey isteyebilir miyim?” Diye sormuş. Dedesi de “tabi yavrum” diye cevap vermiş. “Gözlerini kapatır mısın?” Yaşlı adam gözlerini kapatır. Biraz bekledikten sonra “eee demiş torunum açayım mı?” “Aç dede aç işe yaramadı” demiş yumurcak. Adam “ne imiş o ise yaramayan?” “Dün annemden yeni bir oyuncak istedim. O da bana deden gözlerini kapatınca çok paramız olacak o zaman istediğin her şeyi alırız dedi de.”

GÜMRÜK KAPISI Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz’in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. “Niye 7 tane?” diye İngiliz’e sormuşlar. O da “Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi, Pazar” demiş. “Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki.” Sıra Fransız’ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don. “7’yi anladık da niye 8?” diye sormuşlar. Fransız “Pazartesi, Salı, Çarşamba… Her gün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım” demiş. “Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!” demiş görevliler. Sıra Temel’e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. “Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!” Sormuşlar “Neden 12 adet?” Bizimki cevap vermiş “Ocak, Şubat, Mart,……”

HAREM AĞASI

Ahmet sarayın hizmetkarlarından biri. Yıllardır Kraliçeyi görür ve onun göğüslerine hayran olurmuş. Artık bir saplantı halini almış sultanın göğüslerine dokunmak, öpmek. Tüm cesaretini toplayıp harem ağasına açılmış. “Bana sultanın memelerini koklat. Ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin” demiş. Harem ağasının aklı yatmış bu karlı işe. Kenar mahallelerde tanıdığı bir simyacı, büyücü karışımı bir kadın varmış. Ona gidip bir losyon hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan sonra giyeceği korseye iyice sürmüş. Sultan çıplak tenine korseyi takınca, losyon etkisini hemen göstermiş. Memeleri yangın yeri gibi yanmaya başlamış. Saray doktorları merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar. Sultan acıdan, kaşıntıdan, yanmadan ölecek. Harem ağası ortaya çıkmış ve padişaha; “Saray hizmetkarlarından Ahmet, derdinize derman olabilir. Onun salyası, her şeye iyi geliyor. Tek çare, Ahmed’in dili. Sultanımızı ancak o kurtarır, eğer izin verirseniz” demiş. Padişah çaresiz çağırmış Ahmet’i hareme. Ahmet bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiş. Ne var ki söz verdiği halde 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış. “Bu olayı açıklarsan ikimizin de kellesi gider bunu göze alamazsın, Hadi bakalım, çek arabanı” demiş harem ağasına. Çok kızmış harem ağası. Öyle kızmış ki… Ertesi gün aynı yakıcı losyonu padişahın, banyodan sonra giyeceği donuna iki kat sürmüş.

HİÇ KAVGA ETMEYEN ÇİFT

Köylü çocuğu ,evin hakimi olan büyükannesine sorar: - Nine yaa, siz dedemle kaç yıllık evlisiniz? Diye sorar. Yaşlı kadın da: - 50 yıldır evliyiz der.Çocuk da - Ama ben sizin dedemle kavga ettiğinizi hiç görmedim. Der ve bunun üzerine babaane başlar anlatmaya. - Nikahımız kıyıldı. Bindik at arabasına eve gidiyoruz. Baktımki atıon ayağı tökezledi. Ben de ata bakarak: - Bu biiir. Dedim. Bir süre daha gittikten sonra atın ayağı yine tökezleyince - Bu ikiii .Dedim ve atı oracıkta tüfekle vurdum. Deden bunu görünce; - At neden vurdun şimdi eve nasıl gideceğiz? Sen de hiç akıl yokmu yaa? Diye söylenmeye başlayınca deden dönerek kaşlarımı çattım ve ; - Bu biiiir. dDedim. - Sonra ne oldu nine? - Vallahi o gün bu gündür gül gibi geçinip gidiyoruz.

HIZIR (A.S)

Bir gün Hızır (a.s.) hamamda yıkanan bir ihtiyarın yanına yaklaşmış. İhtiyar kendi kendine yıkanmaktaymış. Hızır demiş ki: – Ey ihtiyar! Gençliğinde yaşlılara yardım etseydin şimdi şu gençler de sana yardım ederlerdi. İhtiyar adam şöyle cevap vermiş; – Ben gençliğimde yaşlılara yardım ederdim ama zamane gençliği şimdilerde yardım etmez olmuş. Hızır (a.s.) bir taraftan ihtiyar adamın sırtını keselerken bir taraftan da konuşmaya devam etmiş: – Demek ki yaptığın yardımları içinden gelerek yapmamışsın, Allah’ın sevgisini kazanamamışsın, yoksa ettiğin o hayrı neden görmeyeceksin ki? İhtiyar adam şöyle demiş: – Eğer yaptığımı Allah için yapmasaydım, O’nun sevgisini kazanmasaydım, Allah bugün benim sırtımı Hızır (a.s.)’a keseletir miydi? Hızır (a.s.) duydukları karşısında çok şaşırmış. – Allah’ım demiş, bana verdiğin Seni sevenlerin listesinde bu ihtiyarın adı yok, bu nasıl olur? Yüce Allah şöyle demiş: “Ey Hızır! Biz, bizi sevenlerin listesini sana verdik ancak bizim sevdiklerimizin listesi bizim yanımızdadır…

HİZMETÇİ

Evin hizmetçisi evin hanımından maaşına zam ister. Evin hanımı hoşnutsuz sebebini sorar. Hizmetçi: -"3 sebebim var: 1.cisi ben sizden daha iyi ütü yapıyorum." Evin hanımı kızarak: -"Sana bunu kim söyledi?" Hizmetçi -"Beyiniz." Evin hanımı -"2. sebep ne?" Hizmetçi -"Ben sizden daha iyi yemek pişiriyorum" Evin hanimi daha da kızarak -"Olamaz senin benden daha iyi pişirdiğini kim söyleyebilir?" Hizmetçi -"Beyiniz" Evin hanimi patlarcasına sorar -"3. sebep neymiş?' Hizmetçi -"Ben sizden daha iyi sevişiyormuşum" Evin hanimi köpürerek -"Bunu da mi kocam söyledi?" Hizmetçi -"Hayır... Bunu bahçıvan söyledi." Ve böylece hizmetçi bütün istediği maaş artışlarını aldı.

HORLAMA

Adam şehir dışında uzun süren toplantı sonrası evine gitmek için biletini almış olduğu uçağın hava şartlarından dolayı iptal olduğunu öğrenmiş. Hemen bir otele atmış kendini. Resepsiyon görevlisine boş oda olup olmadığını sormuş. Görevli, boş odamız yok ancak 1. kattaki misafirimiz 2 kişilik odada kalıyor, biri ile paylaşabileceğini ve oda masrafını bölüşebileceğini iletmişti. Ama kendisinin horlama sorunu var ve bu bütün gece sürüyormuş. Daha önce onunla kalan 2 kişi bir saat bile dayanamadı. Adam biraz düşündükten sonra, durumu mecbur kabul etmiş. Hava çok kötü ve başka otel bulamama olasılığı çok yüksek. Odaya çıkmış ve bütün gece de aşağıya inmemiş odayı terk etmemiş. Sabah durumu merak eden resepsiyon görevlisi, “efendim nasıl iyi uyuyabildiniz mi?” Adam evet cevabını vermiş. Görevli daha da meraklanarak “peki horlama işini nasıl çözdünüz?” Valla odaya girdim. Adamın yanına sokularak naber şeker çocuk dedim. Bütün gece korkudan uyumadı.

HOSTES VE RAHİP

Oldukça seçkin görünüşlü bir bayan uçakla İsviçreden dönmekteydi. Yanında oturmakta olan rahibe'Özür dilerim peder, sizden bir iyilik isteyebilir miyim?' diye sorunca. Rahip : Elbette kızım, senin için ne yapabilirim?' diye cevaplar. Kadın açıkladı: Kendime yeni bir epilasyon aleti aldım ve buna oldukça yüklü bir para saydım. Sanırım limitlerin oldukça üzerine çıktı ve gümrükte elimden alırlar diye korkuyorum. Acaba gümrükten geçişte bunu cübbenizin altına saklayabilir misiniz?' Rahip 'Tabi ki yapabilirim evladım ama biliyorsunuz ki ben yalan söyleyemem.' der. Kadın 'Çok temiz ve dürüst bir yüz ifadeniz var peder, eminim ki size soru filan sormazlar' der ve pahalı epilasyon aletini pedere verir. Uçak havaalanına iner. Peder gümrükten geçeceği sırada görevli; 'Peder,gümrüğe tabi bildireceğiniz herhangi bir yükünüz var mı?' diye sorar. Bunun üzerine Peder : 'Başımdan kuşağıma kadar ki bölümde açıklayacağım herhangi birşey yok, evladım' diye cevap verince. Şaşıran ve bu yanıtı garip bulan görevli : Peki kuşağınızın altında kalan bölümde neyiniz var?' diye sorar. Peder yanıtı çok mantıklıdır: 'Kadınların kullanımı için dizayn edilmiş mükemmel, küçük bir alet var, ancak şimdiye kadar hiç kullanılmadı!!' Görevli kahkahadan kırılarak: 'Tamam peder geçebilirsin, sıradaki!..'

İBO ŞOV

İbo şov'u yaptığı dönem programa bir profesör konuk olmuş.Tatlıses her zamanki boş konuşan tavrıyla: "profesör bey, siz okumuş adamsınız, bilirsiniz. termosa soğuk su koyduğumuzda suyu soğuk tutuyor, sıcak su koyduğumuzda suyu sıcak tutuyor. termos suyun soğuk ya da sıcak olduğunu nasıl anlıyor?" profesör cevap verir: "çok basit! siz elinizi suya soktuğunuzda onun sıcak veya soğuk olduğunu anlamaz mısınız?" tatlıses: "anlarım ama benim aklım var?" profesör cevap verir: "e o kadarcık akıl termosta da var."

İBRİKCİ

“Adamın biri yabancı olduğu bir kasabada dolaşırken büyük abdesti gelir. Fena halde sıkışmıştır. Oraya-buraya seyirtir. Tuvalet arar, bulamaz. Sonra aklına gelir. Burası bir müslüman kentidir. Ve her caminin müştemilatında mutlaka bir umumi tuvalet olması gerekir. Gözlerini havaya çevirir ve bir minare görür. O yana doğru seyirtir ve tuvaleti bulur. Boş iki kabin; kapılarında birer su ibriği ve çubuğunu tüttüren; bir sandalyenin üstüne adeta tünemiş bir tuvaletçi görür. İbriklerden birini kaptığı gibi kabinlerden birine dalar. İbrikçi arkasından var gücüyle bağırır.” - Bırak o ibriği, ötekini al.....” “ Adamın tartışacak hali yoktur. Bırakır aldığı ibriği, ötekini alır ve içeri girer... Ooohhhh... rahatlamıştır. Taharetlenir, dışarı çıkar, elllerini yıkar, parasını da verdikten sonra ibrikçiye sorar... ” “- Yahu arkadaş içeride merak ettim, düşündüm. Bu ibriği değil de ötekini alsaydım ne olurdu?” “İbrikçi mağrur bir ifadeyle çubuğndan iki nefes daha çeker; sandalyesine iyice gömülür ve soruyu yanıtlar... “- BIRAK!... BİZİM DE BU KADAR FORSUMUZ OLSUN .

İDEALİST DOKTOR

İdealist bir doktor yaşadığı yeri ve her şeyini geride bırakarak Afrika’nın geri kalmış köylerinden birinde gönüllü olarak görev yapar. Her şey güzel ve doktor mutludur. Ancak günün birinde doktorun kapısı kırılırcasına çalar. Doktor kapıyı açtığında karşısında yaşadığı kabilenin reisi durmakta ve gözlerinden ateş çıkmaktadır. “Sen bizim köyde tek beyaz tenli olmak. Benim bugün doğan çocuk ya beyaz tenli olmak. Ama benle karım siyah tenli olmak. Sen bunun açıklamasını hemen yapmak. Yapamazsan ölmek.” Doktorun aklına hemen bir fikir gelmiş. “Reis şu ileride otlayan koyunları görüyor musun?” Orada ufak bir kuzu var ve siyah renkte. Annesi ve babası etrafında dolaşanlar, ama beyaz renkteler. Kabile reisinin yüzü birden değişmiş ve. “Ben anlamak, ama sen o beyaz Koç’un sözünü kimseye etmemek.”

İDRAR TAHLİLİ

Devlet hastaneleri malum çok kalabalık… Sıra beklemek falan istemiyorum diyorsanız şöyle yapabilirsiniz. Kimsenin sizi göremeyeceği bir ağaç altı bulun ve bulduğunuz ağacı kendinize siper ederek işeyin, kendi idrarınızı kendiniz tahlil edin. Yalnız bakın burası çok çok önemli; İşediğiniz toprağın etrafına karıncalar toplanıyorsa; DİYABET(şeker hastasısınız) Burası dahada önemli, Ağacın dibine değilde ayağınıza işiyorsanız; PROSTAT İşediğiniz yerden işkembe bağırsak yani sakatat gibi kokular geliyorsa: KOLESTEROL(yani kanınızda yağlanma var) İdrar rengi açık sarıysa; İYİ DURUMDASINIZ İdrar rengi koyu sarıysa; BOL BOL SU İÇİN İşediğiniz yer köpükleniyorsa; SİROZ (karaciğer yağlanması vardır) Yanınızdan geçeni görmüyorsanız, KATARAKT (gözde perde oluşmuştur) Size utanmıyor musunuz ağaca işenir mi diye sesleneni duymuyorsanız, SAĞIR (İşitme engelisiniz İşiniz bitti, dönüş yolu üzerindeki çocuklar sizi amca amca dükkânı açık unutmuşsun.diye uyardılarsa vay halinize; ALZHEİMER(unutkanlık başlamış demektir) Önce sağlık ! Not: hep aynı ağaca işemeyin.

İETT

Kalabalik bir IETT otobüsünde Ermeni kadinin biri arkasindaki adama: "Noolorus bre, habire arkamdan yüklenooorsun" der... Genç adam gayet sakin... "Otobüs fren yapinca, yani sey pardon..."der. Az sonra kadin yine uyarmak zorunda kalir: "Bre yüklenip duroorsun..." Genç adam yine sakin, "Madam; fren,fren..fren yapinca.." derken kadin sözünü keser "iyi de; o pantolunundaki sertlik noolooor? Bizimki yine yüzsüz yüzsüz "Madam; maasimi yeni aldim,onlar para tomari." diye yanit verir. Madam da bos durmaz, "Bre, bu nasil maastir? Taksimden beri,her frende zam gelorrrrrr.''

İKİ BALIKÇI

Göl kıyısında biri yaşlı iki kişi balık tutmaktadırlar. İhtiyar atar çeker, gençte ise tık yok. Genç: -- Ne yemi kullanıyorsun amca? İhtiyar: -- Solucan. Genç de solucan takar ve o da tutmaya başlar. Ertesi gün yine aynı yerde buluşurlar. İhtiyar yine balık tutarken, gençte yine tık yok. Genç yine ihtiyara sorar. İhtiyar: -- Bugün ekmek kullanıyorum! . Genç de ekmek takar o da tutmaya başlar. Ayrılırlarken genç sorar; -- Bir gün ekmek bir gün solucan nasıl karar veriyorsun! İhtiyar anlatır; -- Sabah kalktığımda donumu indiriyorum, aleti tam ortada tutup bırakıyorum.Sola düşerse ekmek, sağa düşerse solucan! der. Gençte aynı şeyi yapmaya karar verir. Ertesi gün genç heyecanlı bir şekilde ihtiyarın yanına gelir. Yahu bende senin yaptığını yaptım ama ne sağa ne de sola düştü,ortada kaldı.Bu ne anlama geliyor! der. İhtiyar sinirlenir: Ulan seninki sağa sola düşmüyorsa, ne diye balık tutmakla zaman geçiriyonsun .ÖKÜZ !

İKİ ÇİNGENE

Bir arkadaş kavga eden iki çingene kadın görmüş. Biri diğerine küfür ediyormuş: - aabe kocam siksin seni Diğeri altta kalır mı cevabı yapıştırmış: - aabe siksin de amcık görsün

İKİ DELİ İLE DOKTOR

Akıl hastanesinde doktor 2 deliyi test için yanına çağırmış. 1. deliye sormuş: -Git bak bakalım ben dışarda mıyım diye. 1. deli gitmiş. 2.deli içeri girmiş Doktor 2. deliye: -Al şu 50 kuruşu git bana bir tane mercedes araba al demiş. 2.delide ayrılmış. İki deli dışarıda karşılaşmışlar; 1. deli: - Ya bu doktor deli mi bana git bak ben dışarda mıyım dedi, yanında telefon var arayıp sormadı beni gönderdi demiş. 2. deli’de: - Evet bu doktor gerçekten deli bana da 50 kuruş verdi mercedes araba al gel dedi aptal bugün pazar ben nereden alcam arabayı…

İKİ RAHİBE

Iki rahibe varmis biri matematikçi biri mantikli.Bunlar bir aksam karanlikta kiliseye dönerlerken matematikçi rahibe mantikliya dönerek ; -“Yaklasik 20 dakikadir bir adam bizi takip ediyor ve gittikçe yaklasiyor su anda aradaki mesafe 50 metre” der. Bunun üzerine mantikli rahibe bunun tek mantikli açiklamasi olabilecegini ve adamin kendilerine tecavüz edecegini ve daha hizli yürümeleri gerektigini belirtir.Rahibeler daha hizli yürümeye baslarlar. 2 dakika sonra matematikçi rahibe: -“Adam da hizlandi ve aradaki mesafeyi kapatiyor, su anda 30 metre arkamizda… O zaman mantik olarak kosmamiz gerekir.” Rahibeler kosmaya baslar ve 3 dakika sonra matematikçi rahibe -“O da kosuyor ve arayi kapatiyor su anda mesafe 10 metre.O zaman mantik olarak bizi yakalayacak birimiz saga digerimiz sola saparak kiliseye ulasmaya çalisalim en az birimiz kurtulur.”. Ve matematikçi saga dogru kosmaya mantikli sola dogru kosmaya baslar. Matematikçi 20 dakika sonra kiliseye ulasir ve telas içinde beklemeye baslar. Aradan 40 dakika geçtikten sonra mantikli rahibe gelir. Matematikçi sorar ; -“Ne oldu ne yaptin ?” -“Adam beni takip etti artik mesafe üç-bes adima kadar azalmisti, mantik olarak daha fazla kosmanin anlami yoktu… -“Eeee…” “Mantik olarak ben durdum adamda durdu.” -“Sonra…” -“Mantik olarak ben etegimi kaldirdim oda pantolonunu indirdi.” -“Peki daha sonra….” -“Daha sonra ne olacak etegini kaldirmis bir rahibe pantolonunu indirmis bir adamdan DAHA HIZLI KOSAR…”

İŞ ADAMI İLE SEKRETERİ

İşadamı, ofisinde geç saatlere kadar sekreteri ile ciddi ciddi çalışır. Geç olmuştur, günün yorgunluğuna ek olarak acıkmışlardır. -Hadi çıkalım artık, gidip bir şeyler yeyip evlerimize gidelim’ çıkarlar, bir lokantada iyi bir akşam yemeği yerler, biraz da alkol alırlar, sonra işadamı, sekreterini evine bırakır.O ara, sekreter, nezaketen, bir kahve içmek isteyip istemediğini sorar.İşadamı da neden olmasın diye düşünüp kabul eder. Kahveyi içki takip eder, içkiden sonra ruhlar ısınır ve birlikte olurlar.İşadamı kalkar, evine gider. Sabah 04 civarıdır. Arabayı parkeder, cebinden bir tebeşir çıkartır, ceketine pantolonuna bir kaç çizik atar biraz tebeşir tozu serper ve içeri girer. Karısı ayakta beklemektedir. -‘Neredeydin ?’ diye sorar. İşadamı da ; -Aysel’le geç saate kadar çalıştık, sonra yemeğe gittik, onu eve bıraktım yemekten sonra, ama beni kahve içmeğe çağırdı, kahveydi, sohbetti, içkiydi derken kendimizi yatakta bulduk, ancak toparlandım, geç kaldım, özür dilerim karıcım’ der. -Yalancııııı ! Yine bütün gece o zibidi arkadaşlarınla bilardo oynayıp bira içtin di mi ! sen adam olmayacaksın ruhun serseri !. Alınacak Ders: DAİMA DOĞRUYU SÖYLEYİN, NASIL OLSA KARŞINIZDAKİ İNANMAK İSTEDİĞİNE İNANIR.

KAÇAK MAHKUM

Bir mahkum adam 15 yıldır tutuklu bulunduğu hapishaneden kaçar. Para ve silah bulmak için bir eve girer. İçerde geniş bir yatakta yatan karı koca çifti yakalar. Adama yataktan kalkmasını emreder ve onu bir sandalyeye bağlar. Adamın karısını da yatağa bağlarken üstüne çıkar, boynunu öper, sonra kalkar ve banyoya gider. Kaçak mahkum banyoda iken adam karısına fısıldayarak şöyle söyler: ...dinle, bu adam bir kaçak, şu kıyafetlerine baksana büyük ihtimalle hapishanede çok fazla zaman geçirdi ve yıllardır hiçbir kadın görmedi. Boynunu nasıl öptüğünü gördüm. Eğer seninle seks yapmak isterse sakın karşı koyma ya da şikayet etme... Sana ne derse onu yap. O sana ne yaparsa yapsın onu mutlu et çünkü bu adam kesinlikle çok tehlikeli ve eğer kızarsa ikimizi de öldürür... güçlü ol tatlım ... seni seviyorum. Karısı cevap verir: o benim boynumu öpmüyordu, kulağıma fısıldıyordu. Bana gay olduğunu, seni çok tatlı bulduğunu ve hiç vazelin olup olmadığını sordu. Ben de banyoda olduğunu söyledim. Güçlü ol tatlım... ben de seni seviyorum...

BİR KADIN VE YAHUDİ Biraz yaşlıca bir yahudi erkek öğleden sonra cadde de yürürken muhteşem göğüsleri olan bir kadın görür. Kadına; "Hey bayan, 100 dolar karşılığında göğüslerinizi isirmama izin verir misiniz?" der. -"Kacık mısınız siz!!" diye cevap verir kadın ve yurumeye devam eder. Adam koşarak bloğun cevresinde döner ve diğer köşede kadını yakalar ve tekrar sorar; -"1000 dolara ısırmama izin verir misiniz?" "Dinle beni! ben senin bildiğin kadınlardan değilim. Anladın mı?" Adam öteki bloğa koşar ve tekrar sorar; "10.000 Dolar....?" Bu sefer kadın biraz düşünür ve ; -"Ooooo 10.000 dolar iyi bir rakam! Peki ama sadece bir kere ve burada olmaz, şuradaki karanlık yere gidelim". Karanlik yere giderler kadin bluzunu çıkarır ve muhteşem göğüsler ortaya cikar. Yahudi göğüsleri görür görmez, kavrar, okşamaya başlar. Onlara yüzünü sürer, koklar ama ısırmaz. Kadın sonunda sıkılır ve sorar; - "Isıracak misin, isirmayacak misin?" -" Hayır!" der yahudi "isirmak çok pahalı".....

KADIN

Kadının hayatta tek bir tane bile erkek arkadaşı olmamış... Kimse ama kimse bakmıyormuş yüzüne... Yıllarca para biriktirip, son çare olarak bir plastik cerraha gitmiş... "Hanımefendi" demiş doktoru, " İnanın yapacak bir şey yok; Tanrı resmen size haksızlık etmiş." Kadının fenalaştığını görünce de teselli gereği duymuş; "Bakın.. Yeniden yaşama inanın. Dünyaya bir daha gelişinizde dayanılmaz bir afet olacaksınız ve bütün erkekler sizin için sıraya girecek. "Kadının içini bir umutsuzluk kaplamış ama bir yandan da bu son sözler çok heyecanlandırmış onu. İntihar edip bir an önce mutluluğa kavuşmak istemiş. Çıkmış köprünün üzerine, bırakmış aşağı kendisini... Talih bu ya; hıyar, patlıcan, muz yüklü bir mavnanın üzerine düşmüş. Başını çarpıp bayılmış... Gözleri kapalı, yarı baygın kendine gelirken etrafı yoklamış, nerede olduğunu anlamak için... Eline değenleri kavramış, birini bırakıp diğerini tutmuş. Birden yüzünde aydınlık bir gülümseme belirmiş... "Beyler lütfen.." demiş sevinçle, "Teker teker lütfen..!"

KADININ EHLİYET HAYALİ

Kadın ehliyet alıp parasını şoförlük yaparak kazanmaya karar vermiş. Malum, bunun içinde ilk okul diploması gerekli. Neyse sınava girerek bütün soruları cevaplamak başlar. Vücudumuzda bağırsağın görevi nedir. -Kadın cevap verir. Onun görevi nedir? Bunun görevi nedir? Derken bütün soruları yanıtlar. Son soru beyin ne iş yapar görevleri nedir? Cevap-Valla bizimki işsiz güçsüz evde yatar. Hiç bir görevi de yok.

KARI KOCA ARABADA Karı koca arabada giderken kadın; – Seninle güzel bir beraberlik yaşadık, ama ben boşanmak istiyorum. Adam sesini çıkarmamış ama gaza basmış hızı 120’ye çıkarmış. Kadın; – Neden dersen başkasıyla bir süredir beraberim. Adam yine ses çıkarmadan hızı 140’a çıkarmış. Kadın devam etmiş; – Evi ben istiyorum. Adam hızı 150 ye çıkarmış… Kadın; – Ayrıca bütün çekleri kredi kartlarını ve arabayı da istiyorum. Ve adam hızı 160 a çıkarmış. Kadın; – Hiçbir şey söylemeyecek misin? Sen hiçbir şey istemiyor musun? Adam hızını 180 çıkarmış ve; – Hayır… Ben ihtiyacım olan herşeye sahibim. Kadın şaşırmış; – Öyle mi? Nedir o? Ve adam karşıdaki duvara saatte 180 km hızla çarpmadan önce cevap vermiş; – Hava yastığı bende.

KARI KOCA

Evlendiklerinde birbirlerine aşık olan karı koca zamanla ilişkileri kötüye gidince evliliklerini kurtarmak için yaz tatilini ayrı ayrı geçirmeye karar vermişler. Böylece gerçekten birbirlerini sevip sevmediklerini anlayacaklar ve ilişkileri için bir karar vereceklermiş. Adam Bodrum'a kadın da Marmaris'e gitmiş. Tatilleri bitince de geri dönmüşler. Önce adam anlatmaya başlamış; - " Bodrum'a gittiğim ilk gece bir bara takıldım. İçkimi yudumlarken çok hoş, tek başına oturan bir bayan gördüm ve yanına gittim. Davetime karşılık veren bu bayanla önce içki içtik sonra da yemek yedik. Daha sonra diskoya gittik. Sonra kadın beni oteline davet etti ve odasına çıktık. Gayet mutlu bir biçimde yatağa girdik ve tam sevişmeye başlayacaktık ki aklıma sen geldin ve seni sevdiğimi anladım, kalkıp giyindim ve otelime döndüm..." Kadın bu olaydan gayet memnun ama biraz tedirgin anlatmaya başlamış; - " Marmaris'e gittim. Akşam barda otururken ısrarlı bir bakışla birisi bana kadehini kaldırdı. Ben gülümseyince yanıma geldi ve içki ısmarladı. Daha sonra yemek arkasından disko ve beni oteline davet etti. İçkinin verdiği cesaretle odasına çıktık. Soyunduk ve tam sevişmeye başladık ki aklıma sen geldin. Seni sevdiğimi anladım, ama kalkamadım, alttaydım..

KARI KOCANIN ÇADIR TATİLİ

Karıkoca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yedikten sonra uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır. Adam uyku sersemidir; Güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır: “Ne oldu? Ne istiyorsun?” diye sorar. “Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.” Adam gökyüzüne bakar ve yanıtlar: “Bunun için mi uyandırdın beni? Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.” Karısı tekrar sorar, “Peki, bu sana ne ifade ediyor?” Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve yanıtlar: – Teolojik olarak Allah’ın kudretini ve kendi acizliğimi görüyorum. – Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum. – Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum. Yıldızların komuna bakarak saatin 3 olduğunu anlayabiliyorum. – Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını öngörüyorum. “Niye sordun bunu bana, sana ne ifade ediyor peki?” “Necati, çadırımızı çalmışlar!”

KAŞIK

Geçen hafta bir akşam arkadaşlarla yemeğe gittik. Lokantada siparişimizi alan garsonun, gömlek cebinde bir kaşık taşıdığını farkettim. Önce biraz garip geldi, ama fazla dikkat etmedim. Daha sonra,masaya su ve çatal kaşık getiren kominin de cebinde bir kaşık taşıdığını gördüm. Salona baktığımda tüm garsonların cebinde birer kaşık taşıdığını anladım. Siparişlerimizi kontrol etmeye gelen garsona: -"Neden kaşık?" diye sordum. -"Şöyle anlatayım," diyerek söze başladı, -"lokantanın sahipleri McKinsey Danışmanlık’tan, yaptığımız işlerle ilgili danışmanlık aldılar. Aylar süren istatistiksel analizlerden sonra müşterilerin kaşıklarını, çatal bıçaklara oranla %74 daha sık düşürdüğüne karar verdiler. Bu durumda, masa başına saatte düşen kaşık adetinin üç olduğunu gördüler. Garsonlarımızın bu duruma karşı hazırlıklı olmalarıyla, mutfağa gidip gelmelerden yapacağımız tasarruf, vardiya başına saatte bir buçuk adam ediyor." Konuşmamız bittiğinde arka masadan metalik bir ses duydum. O anda garson, yere düşen kaşık yerine cebindekini koyarken -"bir dahaki mutfağa gidişimde yeni bir kaşık alacağım, böylece fazladan mutfağa gidip gelmeme gerek kalmıyor," dedi. Etkilenmiştim. Garson masadaki diğer siparişlerle ilgilenirken ben de çevremi incelemeye koyuldum. Bu sefer dikkatimi başka bir şey çekti. Garsonların tümünün fermuarlarından dışarı incecik ipler sarkıyordu. Merakıma yenik düşüp garson uzaklaşmadan sordum: -"Özür dilerim, şuradan sallanan ip ne işinize yarıyor, söyler misiniz?" -"Tabii ki!" diye yanıtladı, sesini alçaltarak. -"Herkes sizin gibi iyi bir gözlemci değil. Bu bahsettiğim danışmanlık firması tuvaletlerde de zaman kazanabileceğimizi keşfetti." -"Nasıl yani?" -"Bakın," diye devam etti, -"ipin ucunu ...şeyimize...bağladığımız zaman pisuar önünde elimizi değdirmeden dışarı çekebiliyoruz, böylece elimizi yıkamaya gerek kalmadığı için tuvalette harcadığımız süreyi %76 oranında azaltmış oluyoruz." -"Tamam, mantıklı... ama bu ip dışarı çıkmasına yardımcı oluyor da, geriye nasıl sokuyorsunuz?" -"Şey," diye fısıldadı, sesini iyice alçaltarak, -"Başkalarını bilmiyorum ama ben kaşığı kullanıyorum."

KATOLİK

Bir gün bir Katolik zampara, kiliseye gider papazı bulur günah çıkarmak için kiliseye gider ve papaza - Papaz efendi benim bir günahım var karımı aldattım, der ve papaz da - Anlat evladım açılırsın, tanrı bağışlayıcıdır, der papaz. - Geçtiğimiz ay hanımla akşam yemeği için baldızın evine gittik, gece hava yağmurluydu, eve geri dönemedik. o gece orda kaldık ve ben baldızla beraber oldum,...." der Katolik ,papaz da; - Üzülme oğlum sen dua et tanrı affeder,..." der papaz .Katolik ise - Papaz efendi benim bi günahım daha var,..."der katolik. - Anlat evladım, tanrı bağışlayıcıdır,..." der papaz. Katolik devam eder: - Geçen hafta bi akşam kayınvaldeyi ziyarete gittim, hava yağmurluydu,eve geri dönemedim. o gece orda kaldım ve kayınvaldeyle beraber oldum,..." der katolik. -Üzülme oğlum sen duanı et,..." der papaz. - Dün gecede çalışmak için sekreterimin evine gittim, Gece hava yağmurluydu, eve geri dönemedim, o gece orda kaldım ve sekreterimle beraber oldum,... der katolik. Papaz efendi başını hafiften pencereden kafasını uzatır, sonra katoliğe geri döner - Yağmur yağmadan si... git lan burdan..

KAYIP KARILAR

2 adam Akmerkez de eşlerini kaybetmiş telaşla onları arıyorlarmış. Oradan oraya koşup dururken çarpışmışlar. Ne oluyor kardeş demeye kalmadan, biri: -“Birader kusura bakma ama eşimi kaybettim onu arıyorum” demiş. Diğeri -“Sende kusura bakma ama bende eşimi kaybettim” demiş. Adamlardan birinin aklına bir çözüm gelmiş ve -“Kardeş madem ikimizde eşlerimizi arıyoruz, tiplerini birbirimize söylersek farklı yerlerde arayabiliriz. Eger bulursak saat 4‘te girişe gitmesini söyleriz. ” Diğeri tamam demişve başlamış eşini adama tarif etmeye: -“Benim eşim kumral, mavi gözlü, 26 yaşında, 1,80 boyunda, 60 kg civarında, yüksek topuklu kırmızı ayakkabı ve beyaz mini etek giyiyor”. -“Senin karin nasıl görünüyor?” Diğeri adam : -“Boş ver benimkini seninkini arayalım… Kaynana-gelin KAYNANA gelinini alır karşısına. “Bak kızım benim 3 halim var. 1. Gülü göğsüme takarsam o gün sinirliyimdir, 2. Gülü kulağıma takarsam o gün orta halimdeyimdir, 3. Gülü başıma takarsam o gün iyi halimdeyimdir.” Der ve sırayı gelin alır. Sıra geline gelir; - “Bak anne” der, “Benim 1 halim var. Sigaramı yakarım, bacak bacak üstüne atarım. Sen gülü kıçına da taksan benim halim budur. Değişmem... Bunu da böyle bil.

KEDİ

Adam karısının kedisinden nefret etmektedir.Birgün karısı evde yokken kediyi arabaya attığı gibi Uzak bir mahalleye bırakır döner.Eve geldiğinde bir de bakar ki kedi kanepenin üzerinde mışıl mışıl uyuyor. Adam kafayı yer.Ertesi hafta daha uzak bir yere bırakır.Geri geldiğinde kedi gene kanepenin üzerinde… Adam çok kızar.Ertesi hafta olur alır kediyi gider,gider,gider…Akşam evin telefonu çalar.Telefona bakan admın karısı. - Alo .Necla kedi evde mi? - Evdeeee. - Versene şu şerefsizi bana evin yolunu tarif etsin.

KIYAFET BALOSU

Karı koca kıyafet balosuna gidecek. Evden çıkmadan kadın bir anda halsiz düşüyor ve evde kalmak istediğini ama kocasının gitmesini istediğini söylüyor. Adam da balo kıyafetini yanına alıp gidiyor. Kadın 1 saat sonra kendini iyi hissediyor ve balonun yapılacağı yere gidiyor. Yalnız kocasının bildiği kıyafeti değil başka bir kıyafet giyiyor ve onu uzaktan izlemeye karar veriyor. Baloya gittiğinde bir de ne görsün. Kocası genç kadınlardan birinden birine koşuyor. En sonunda da güzel bir kızla odalardan birine çıkıyor. Bunu gören kadın hemen intikam için bir adamın yanına yanaşıyor ve başlıyor flört etmeye. Çok uzun sürmeden de adamın arabasına gidip malum işle intikam alıyor. Gece bitip te sabah kahvaltısında kadın kocasına soruyor aşkım nasıldı gecen iyi eğlenebildin mi bari? Evet aşkım ya süperdi ama baloda değildim. Arkadaşlarla poker oynamaya kulübe gittik. Kıyafetimi de, kendisinin olmadığı için baloya giremeyen bir gence verdim.

KÖPEKLİ CENAZE SAHİBİ

Adamın biri yolda yürürken karşıdan üstüne gelen ve 2 tabut taşıyan adamları görmüş. İşin enteresan tarafı, cenazenin en başında elinde köpeği ile bir adam ve tabutların arkasında yaklaşık tek sıra halinde yüz kişi. Adam durumu çok merak etmiş ve en önde yürüyen köpekli adama sormuş. -Başınız sağ olsun cenazelerin yakını sizsiniz sanırım. Adam cevap vermiş” -Evet arkamdaki eşim, onun arkasındaki de kayınvalidem”. Adam “ -Tekrar başınız sağ olsun kaza mı?” diye sormuş. Cenaze sahibi “ -Tam sayılmaz, eşimi köpeğim parçalamış karım ölmüş annesi de kızını kurtarayım derken köpek ona da saldırmış”. Adamın birden gözleri parlamış “ -Pardon, köpeğinizi ödünç alabilir miyim acaba?” Diğer adam “ -Tabi, geç sıraya”

İTLER

Hitler İkinci Dünya Savaşı'nın ilk günleriydi. Karpiç Lokantası'nda bi politikacı içkinin de etkisiyle coşmuştu: - Şu Hitler'in, bizim politikacılarımzdan nesi fazla? Lokantada bulunan Ercüment Ekrem Talû içkisinden bir yudum alıp yanıt verdi: - Sadece H'si...

EVLİLİK

Melih Cevdet'e sormuşlar 'evlilik nedir' diye.Eskiden demiş, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik 'katlanmaktır' demiş.'

VALİYİ GÖREVDEN ALIN

Yıl 1927 ve Cumhuriyet Bayramı. Kastamonu’da Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle balo yapılıyor. Akşam biraz gecikmeli de olsa Vali baloya geliyor herkes ayağa kalkıyor. Ancak Valinin geç kalmasıyla biraz erken başlayan genç bir köy öğretmeni biraz da içkinin etkisiyle Valinin geldiğini fark edemeyerek ayağa kalkmakta gecikiyor.Tabi Vali durumu görüyor ve balo bittiğinde Milli Eğitim Müdürünü yanına çağırtıp öğretmene soruşturma açmasını söylüyor. Milli eğitim Müdürü öğretmenin iyi niyetli olduğunu bildiği için yüzeysel bir soruşturma açıyor ve olayı unutturmaya çalışıyor.Fakat Vali olayın peşini bırakmıyor. Tabi müdür zor durumda kalınca olayı Milli Eğitim Bakanlığına yansıtıyor.Milli Eğitim Bakanlığı da Valinin fazla alınganlık gösterdiği kanısına varıyor.Bu konu Bakanlıkta görüşülürken Atatürk’de tesadüfen Bakanlıktadır.Yetkililer kendi araların alçak sesle konuyu görüşürlerken Atatürk pencereden dışarıya bakmaktadır. Birden dönüp ne olduğunu sorunca yetkililer olayı anlatıyorlar.Atatürk’ de ‘’ DERHAL VALİYİ GÖREVDEN ALIN, YAPACAK BİR SÜRÜ İŞİMİZ VARKEN GENÇ BİR ÖĞRETMEN İLE UĞRAŞAN VALİYLE BİZLER BİR YERE VARAMAYIZ.’’ Der. M.Rauf İNAN’ ın Mustafa Necati (İŞ BANKASI YAYINLARI) adlı kitabından (Sayfa 29 ) alıntıdır.

DOKTORLAR

Doktorlar kesin olarak içkiyi yasaklarlar Neyzen Tev¬fik'e. O günlerde Peyami Safa ziyaretine gider. Odanın kö¬şesinde büyük bir şarap fıçısı görünce şaşırır tabii. Dayanama¬yıp sorar, - Bu ne üstad, hani sen artık içmeyecektin? Neyzen Tevfik istifini bozmaz: - Ne yaparsın oğul, içmezsem kuvvetten düşüyorum. - Peki içkinin ne faydası oluyor? - Olmaz olur mu? Mesela bu fıçı buraya geldiğinde yerinden kaldıramıyordum. Ama şimdi tek elimle bile kaldıra¬bilirim!.

. CERVANTES

Cervantes artık ihtiyarlamıştı. Bir gün bir köy meyhane¬sinin önünde durup genç ve güzel meyhaneci kıza aşkını ilan etmeye başladı. Kız pek yüz vermedi tabii: - Otuz yıl önce buradan geçmiş olsaydınız belki aşkını¬za karşılık verebilirdim, dedi. Cervantes gülümsedi önce: - Otuz yil ônce de geçtim buradan. Ama o zaman anne¬nize rastlamışım ve tıpkı sizin sözlerinizi söylemiştim ben de ona...

İSMET PAŞA VE LORD CURZON

"Siz Yunanistan’ı yendiniz, İngiltere’yi değil! Bunu unutmayın!” dedi Lord Curzon, Lozan görüşmelerinde. İsmet Paşa “Hayır” dedi. “Yalnız Yunan’ı yenmedik, güneyde müttefikiniz Fransızları yendik, onun silahlandırdığı Ermenileri yendik. Müttefikiniz İtalyanları Anadolu’dan uzaklaştırdık. Sizin silahlandırdığınız Doğu Ermenilerini ve Pontus çetelerini yendik. Sizin İstanbul yönetimi ile birlikte azdırdığınız isyancıları yendik. Silah ve para ile desteklediğiniz Kuva-yı İnzibatiye’yi yendik. En son olarak da maşanız Yunan ordusunu yenip denize döktük. Mondros’u yendik, Sevr’i yendik, Üçlü Antlaşma’yı yendik. Bunların hepsinin arkasında siz vardınız; hepsinin ipleri, dümeni, düğmesi sizin elinizdeydi. Biz asıl sizi yendik!.." Lozan kahramanlarına sevgi, rahmet ve minnetle... Mekanları cennet olsun

KRALIN ATI

Kralın bir atı varmış. Bu at sürekli ağlarmış. Atının sorununa çare arayan kral, her yere haber verip “atımın sağlığını geri kazandıranı zengin ederim” demiş. Nice hekimler, baytarlar gelmiş gitmiş ama çaerisiz.. Olayı duyan Nam-ı Kemal hemen kralın yanına gitmiş: – “Ben bu işi hallederim” demiş ve anlaşmışlar Nam-ı Kemal atın yanına gidip kulağına bir şeyler söylemiş. Birden at gülmeye başlamış. Nam-ı Kemal parasını almış ve gitmiş. Aradan 1-2 ay geçmiş. At gülmekten yemek yiyememeye başlamış. Kral Nam-ı Kemal’i tekrar çağırmış: – “Bu ata ne oldu bilmiyorum ama sıkıldım artık, bunu eski haline getirirsen sana daha çok para veririm” demiş. Nam-ı Kemal atın yanına gitmiş ve kısa sürede geri dönmüş. At ise eski haline dönmüş ve başlamış hüngür hüngür ağlamaya. Kral merak edip sormuş: – “Nasıl birden güldürüp, birden ağlattın be adam?” – “İlk seferde, benimki seninkinden büyük, dedim, gülmeye başladı.” – “Ya ikincisinde ne dedin?” – “Çıkarıp gösterdim.”

MAÇKA KARAKOLU

Maçka Karakolunda bir ikindi, Madam Hayganoş baskomiserin karsisina dikildi, Dedi : " Bu ne kepazelik, ahpar bu ne rezalet ?Acep boyle is oluuuğğğr ? Sokak ortasinda benim gibi dul bir kari soyuluuuğğğr ? Komiser dedi : " Madam telaslanma da hele, anlat bakalim neymis mesele ! " Zor, binmis isem Tunelden Macka tramvayina,kalabalik var idi !!! Sonra gelmis isek ta Kalat Sarayina, Kiranta,bizim bakkal Bogos'un oglu Hirant'a Tıpı tıpına benzer biri yanasti yanima !Ben isem, para cantami sokmus idim koynuma !!! Sonra gelmis isek Taksim Meydanina,Adam yavasca elini soktu koynuma !Gelince Mackaya, bir de baktim, Ne yanimda adam var, ne de koynumda para ! Komiser dedi " Elini Taksimde sokmustu adam Mackaya kadar aklin nerdeydi Bre Madam ??? " " Zo, Ne bilirdim niyeti boyle kotu idi ?

CANSIZ HOCA

Cansız Hoca, vali ve üst düzey bürokratlarla bir yemeğe katılır. Hocaların çok yemek yemesiyle ilgili bir fıkra anlatılır: - Hoca ile manda bostana düşmüş. Görenler, hangisini çıkaralım demişler. Kimileri mandayı çıkarın o çok yer demiş, kimileri de yok hoca daha fazla yer onu çıkarın demiş.' Fıkrayı dinleyen Cansız Hoca masadan kalkmış, bir kenara oturup sigarasını yakmış, Masadakilerden biri Cansız Hoca'ya, 'Hocam niçin kalktınız' diye sorunca, Cansız Hoca şu cevabı vermiş: 'Hoca çıktı mandalar yesin.'

MANTIK

Zorlu bir üniversite profesörü son sınıfta olan bir öğrencisinin sınıfta kalmasına sebep olacak bir not vermiş. Öğrenci de sadece bir dersten diploma almayı kaçırmamak için soluğu hemen hocasının yanında almış. “Hocam bize sürekli düşük notlar veriyorsunuz ve bu son notunuz yüzünden mezun olamayacağım. Hayata atılmama engel oluyorsunuz” diye serzenişte bulunmuş. Profesör gayet sakin bir ses tonu ile ”Ama seviyenizi de bir şekilde ölçmem gerekli. Zayıf olan öğrenciyi de sınıfta bırakmaktan hiç çekinmem.” Öğrenci “peki hocam eğer kabul ederseniz ben size üç soru soracağım. Bunları bilemezseniz beni geçireceksiniz kabul mü? Hoca bilgisinden emin olduğu için, biraz da öğrenciye haddini bildirmek için teklifi kabul etmiş. Öğrenci sorularına başlamış. Söyleyin bakalım; 1. Yasal ama mantıklı olmayan 2. Mantıklı ama yasal olmayan 3. Hem yasal hem mantıklı olmayan şey nedir? Hoca biraz düşünmüş ama soruların cevaplarını bir türlü bulamamış. Öğrenciye mezun olamasına yetecek notu vermiş ve göndermiş. Cevapları merak ettiği için çocuğun en yakın arkadaşını çağırmış ve soruların cevaplarını bilip bilmediğini sormuş. Çocuk: Hocam siz neredeyse 60 yaşındasınız ama karınız 22 yaşında. Bu yasal ama mantıklı değil. Sizin karınızın 24 yaşında bir ilişkisi var ve karınız sizi aldatıyor. Bu mantıklı ama yasal değil. Son olarak ta sizin karınızla beraber olan çocuğa iddia karşılığı not vermeniz mantıklı da değil yasal da değil.

MARABA İLE AĞA

Maraba ile ağa, ağanın arabasında tıngır mıngır kasabaya gidiyorlar. Yolun yarısında, arabayı çeken hayvan patır kütür yola pisliyor. Ağa marabasının arabada gözü olduğunu biliyor. Hem marabayı küçük düşürmek hem de eğlenmek için, “Üle Memo! Şu boku yersen, arabayı sana verecem” diyor. Bizimki bir an düşünüyor, kararını veriyor, koşumları ağaya uzatıp arabadan iniyor ve taze at pisliğini yiyor. “Tamam”, diyor ağa “araba senin” Bizimkinin midesi dönmüş, gururu çiğnenmiş, kendinden iğreniyor. Ağa ise bir dakikalık bir eğlence uğruna arabasından olduğuna pişman, kendi budalalığına yanıyor. Dönüş yolunda ikisinin de ağzını bıçak açmıyor, ikisi de kurdukça kuruyorlar. Tam marabanın pislik yediği noktaya geldiklerinde ağa dayanamıyor; “Üle Memo! Bir halt ettim, şaka uğruna araba elden gitti, b.k yemenin ederini vereyim, arabayı geri alayım.” Memo’nun genzinde, ağzında, yüreğinde, öfkesinde hâlâ pislik tadı var. “Olur Ağam” diyor, “olur ama bir şartla: Sen de aha şu kalan kurumuş b.kları yiyeceksin ki ödeşelim.” Ağanın gözü kararmış, iniyor bir miktar pislik de o yiyor. Çiftliğe yaklaşırlarken, Memo düşünceli, kederli soruyor: “Ağam, araba giderken de senindi dönerken de senin, peki biz bu kadar b.ku neden yedik?” Madem mühürsüz oylar kabul olacaktı biz bu seçimi niye yaptık. Günlerdir geçerli oyun özellikleri sayılırken üstündeki mühüre dikkat edin uyarıları nedendi?

MİRAS

Mahallenin tüm esnafına borçlu olan, borçla yaşamayı âdet edinmiş bir adama, dedesinden büyük bir miras kalır. Miras haberi, hızlıca tüm mahalleye yayılır. Büyük bir servete konmasına rağmen, aylardır borcunu ödemeyen adama bilenen esnaf toplanıp, soluğu adamın evinin önünde alır. Kapıya çıkan adama, esnaf; “yahu Hasan, o kadar mirasa kondun, neden hala borçlarını ödemiyorsun?” diye sorar. Adamın cevabı gecikmez; ben kimseye “Hasan parayı bulunca değişti” dedirtmem !

MOTORU SICAK TUTACAKSIN!.

. 80'lik ihtiyar 20 yaşındaki kıza aşık olur ve evlenirler. Küçük kasabada büyük olay yaratan evlilik memnun mesut devam ederken bir yıl sonra ihtiyar adam karısını doğum yapmak üzere hastaneye getirir. Herkes şaşkınlık içindedir. Derken hemşire gelip adamı tebrik eder, Bu mükemmel birşey! Bu yaşta bunu nasıl başardınız ?" Eee" der ihtiyar, "Motoru sıcak tutacaksın kızım!" Ertesi yıl 80'lik ihtiyarın 20'lik karısı tekrar hamile kalır ve yine aynı hastaneye gelirler. Hemşire yine büyük bir şaşkınlık içinde, "Tebrik ederim, bu olağanüstü birşey!" deyince ihtiyar kıs kıs güler, sana söyledim. Motoru sıcak tutacaksın!" Bir sonraki yıl, ihtiyarın karısı yine hamiledir ve karısı doğumhanede iken gelen hemşire ihtiyara, "Vay be ne erkekmissin!" der. ihtiyar, "Motoru sıcak tutacaksın" diye cevap verince hemşire atılır: Eh artık yağı degiştirsen iyi olacak. Bu defaki zenci!

MUHABBET KUŞU

Rahibin birinin kilise avlusundaki kafesinde duran çok sevdiği muhabbet kuşu kaybolur. Kuşu bulmak için ne yapacağını düşünür ve ayinden sonra cemaatine sorar: “Kimin kuşu var?” Cemaatteki tüm erkekler ayağa kalkar. Rahip; “Hayır onu demek istemedim, kuş gören oldu mu?” Bu sefer tüm kadınlar utana sıkıla ayağa kalkarlar. Rahip iyice çileden çıkar ve bu defa soracağı şeyi de şaşırarak; “Hayır efendim, yani ben başkalarının kuşunu kim gördü demek istiyorum” diye sorar cemaate. Kadınların yarısı ayağa kalkar. Rahip dayanamayarak; “Allah, allah! Ne laftan anlamaz insanlarsınız. Benim kuşu gören var mı diyorum size? Bu defa tüm rahibeler ayağa kalkar.

NASRETTİN HOCA FIKRASI

Nasrettin Hoca pazarda zeytin satıyormuş… İki üç sokak ileride oturan yarıbuçuk tanıdığı bir kadın gelmiş Kadın: – Zeytinin iyi mi? Hoca: – Tadına bak. Kadın: – Ben orucum. … Hoca: – Madem oruçlusun zeytini al git parasını sonra ver. Hocanın birdenbire aklına düşmüş; Ramazanlık değilmiş çünkü… Hoca: – Tuttuğun oruç ne orucu ki? Kadın: – Üç sene önceden borcum vardı da onları tutuyorum. Hoca tam zeytinleri veriyormuş vazgeçmiş… Kadın: – Biraz önce al git dedin nolduda vazgeçtin Hoca? Hoca: – Get anam get… Allah’a olan borcunu üç senede veriyorsan bizim borcu ne zaman getirirsin kim bilir. Nasrettin Hoca pazarda zeytin satıyormuş… İki üç sokak ileride oturan yarıbuçuk tanıdığı bir kadın gelmiş. Kadın: – Zeytinin iyi mi? Hoca: – Tadına bak. Kadın: – Ben orucum. … Hoca: – Madem oruçlusun zeytini al git parasını sonra ver. Hocanın birdenbire aklına düşmüş; Ramazanlık değilmiş çünkü… Hoca: – Tuttuğun oruç ne orucu ki? Kadın: – Üç sene önceden borcum vardı da onları tutuyorum. Hoca tam zeytinleri veriyormuş vazgeçmiş… Kadın: – Biraz önce al git dedin nolduda vazgeçtin Hoca? Hoca: – Get anam get… Allah’a olan borcunu üç senede veriyorsan bizim borcu ne zaman getirirsin kim bilir.

NEDEN KAÇMIŞ?

Sürücü dikiz aynasında kendisini izleyen polisi görünce kaçabileceğini düşünüp basmış gaza. Ancak polisi atlatamayacağını anlayınca, pes edip çekmiş kenara. Polis arabasından inmiş. Bezgin, kızgın ve de küskün bir sesle: - "Bana bak, çok yorgunum, üstelik keyfim de kaçık. Mantıklı bir özür söyle yoksa yaktım çıranı!" Kısa bir ara ve Sürücü: - "Karım geçen ay bir polisle kaçtı. Aynada sizin aracınızı görünce, kaçtığı polis, onu bana geri getiriyor sandım…"

NİŞANLILIK

On iki yaşındaki oğlan, on dört yaşındaki amcaoğluna soruyor: - Abi ablam yakında nişanlanıyor biliyorsun... - Yaz sonu nikâh varmış, bizim evde de konuşuyorlardı. - Ben sana bir şey sormak istiyorum... - Söyle... - Bu nişan dedikleri ne? Evde sordum, 'Eh evlenecekler işte' diyorlar ama nişanlanınca ne oluyor, onu anlayabilmiş değilim. - Hıııım... Zor soru, bak ben sana bir örnekle anlatayım.. Diyelim ki Şubat'ta yarıyıl karnesini aldın, hepsini pekiyi getirdin. Sana bir bisiklet alıyorlar ve 'Haziran'da bütün dersleri pekiyi getir, sınıfı geç, bu bisiklet senin' diyorlar. İşte Şubat ile Haziran arasındaki o süre var ya, bisiklet senin ama binemiyorsun; o süreye 'nişanlılık dönemi' deniyor. -Haa şimdi anladım, bisikletin var, evde duruyor; sen ona bakıyorsun o sana bakıyor; ama binemiyorsun ta ki sınıfı geçene kadar. Peki dokunmaya izin var mı? - Vallahi onu ben de tam olarak bilemiyorum; binmek kesin kes yasak da, galiba ziliyle miliyle oynayabiliyorsun!..

ONUN FİTİLİ KISAYDI

Tımarhanenin birinde bir gün isyan çıkmış. Deliler salon gibi bir yerde toplanmış, sağı solu dağıtıyorlarmış. Doktorlar filan, hiç kimse yaklaşamıyormuş; deli ya!. Hastanenin başhekimi, 'Bir şey yapmak lazım' demiş ve odasına gidip kitapları karıştırmaya başlamış. Bir süre sonra odasından çıkmış ve diğer doktorlara şöyle demiş. - Şimdi doktorlardan biri soyunup koşa koşa delilerin yanına gidecek ve 'Ben canlı bombayım' diye bağıracak, literatüre göre başaracağız!.. Doktorlar kendi aralarında birini seçmişler ve çırılçıplak soymuşlar. Kapıyı açmışlar ve - Hadi şimdi!.. demiş başhekim... Çıplak doktor başlamış koşmaya ve bağırmaya: - Ben canlı bombayım, ben canlı bombayım patlayacağım... Deliler bakmışlar doktora. Sonra yakalayıp pencereden aşağıya atmışlar. - Eyvah!.. demiş başhekim... - Literatüre göre yeniden denememiz lazım deyip başka bir doktoru soymuşlar ve onu da yollamışlar delilerin arasına... O da çıplak bir vaziyette dalmış delilerin arasına: - Ben canlı bombayım patlayacağım demiş... Onu da atmışlar pencereden deliler... Başhekim bakmış ki olmuyor... - Ben gidiyorum!.. demiş . O da soyunmuş diğerleri gibi dalmış odaya... Deliler bir bakmışlar!.. Sonra hepsi odalarına kaçışmışlar. Şaşırmış tabii ki doktorlar... Sonra araştırma yapmışlar onu neden pencereden atmadılar diye... Delilere sormuslar: -Diğerlerini aşağıya attınız da onu neden atmadınız?.. Deliler hep birlikte cevap vermişler: "Onun fitili kısaydı... Her an patlayabilirdi...

ÖĞRENCİ VE PROF

Üniversite yemekhanesine öğlen yemeği yemek için giren bir öğrenci tüm masaların dolu olduğunu görünce etrafına bakınmış ve üniversite profesörünün oturduğu masanın boş olduğunu görerek oraya oturmuş. Profesör kaşlarını çatarak öğrenciye; “Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!” Öğrenci; “O zaman ben uçuyorum’ diyerek masadan kalkmış. Profesör bu cevaba çok sinirlenmiş, bu öğrenciye takmış ve sınavını başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış. Yalnız sınavda öğrenci tüm soruları çok kusursuz bir şekilde cevaplamış. Profesör öğrenciye, “Sana son bir soru soracağım, demiş. Yolda yürürken iki torba bulduğunu hayal et, birinde akıl var, diğerinde ise para var. Hangi çuvalı alırsın?” Öğrenci, “Para olan çuvalı alırdım. Peki siz hangisini alırsınız?” “Ben akıl olan çuvalı alırdım” diye yanıtlamış profesör. Öğrenci, “Normal! Herkes kendinde ne eksikse onu alır!” Profesör çok sinirlenmiş, öğrencinin not defterini alıp içine “öküz” yazmış. Öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış. Bir dakika sonra öğrenci kapıyı aralamış ve “Sayın profesör, imzanızı atmışsınız, fakat notumu yazmayı unutmuşsunuz.” demiş.

ÖLECEKMİŞSİN

Adam karısı ile birlikte doktora muayene olmaya gider. Muayene biter ve doktor odasından çıkarak kadının yanına gelir ve “Kocanızın ölmemesini istiyorsanız şu kağıda yazdıklarımı uygulayacaksınız” der; 1- Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve ise mutlu gitmesini sağlayın. 2- Ögleleri eve geldiğinde güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin, böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesine yardım edin. 3- Akşamları eve geldiğinde yemek özellikle güzel olmalı. Eve gelince eline bir kadeh içki verin dinlenmesini sağlayın. 4- Haftada en az üç kere birlikte olun, eğer isterse daha fazla birlikte olun. Ve tamamıyla tatmin olduğundan emin olun. “Eğer bu dediklerimi harfiyen uygularsanız kocanızın sağlık yönünden hiçbir problemi olmayacak” der doktor. Eve geldiklerinde adam karısına sorar, Ne dedi doktor sana? Kadın cevaplar: Ölecekmişsin

ÖPÜCÜK

İki sevgili akşam gezip dolaştıktan sonra evlerine gitmeye karar vermişler. Erkek tabiî ki centilmenlik yapacak kızı evine bırakmış. Kız tam kapıdan içeri girecek adam kolunu duvara dayamış kızın önünü kesmiş. Erkek : Aşkım bir kere öpücem. Kadın : Olmaz aşkım biri görürse ne derim Erkek : Aşkım saat geç oldu herkes uyumuştur lütfen bir kere öpeyim. Kadın : Olmaz aşkım ısrar etme lütfen O esnada kızın evindeki camdan babası aşağı sarkarak seslenir. “Kızım bırak öpecekse öpsün, 10 dakikadır eli zilin üstünde herifin

PAPAĞAN

Çok zengin bir kadın “recainin yeri” isimli bir petshopa gider.girişteki papağan ; – hoşgeldin or*spu, der kadın kızar ve papağanın sahibine: –Bu papağanı terbiye et yarın fiyatının 50 katı para verip satın alacağım der. kadın gidince sahibi papağanı kafesten çıkarıp terbiye etmek için kafasını su dolu kovaya sokar çıkarır, sokar çıkarır.. – O kadın gelince ne söyliceksin? der papağana.Papağan : – Hoşgeldin or*spu. Adam papağanın kafasını tekrar suya sokar, bir iki derken papağan en sonun da terbiye olur. Ertesi gün kadın gelir .Papağan : - Hoşgeldin hanım efendiciğim bu ne güzellik böyle.. der Kadın da : – Aferin sana der ve papağana sorar : – peki ben evime bir adamla gelsem ne dersin peki? Papağan : – Hoş geldin hanım efendi ve beyefendi. Kadın: – 2 adamla gelirsem? papağan: -Hoş geldin hanım efendi ve beyefendiler. Kadın bu cevaplardan çok memnun olur ve tekrar sorar : – 3 adamla gelirsem? Papağan bağırır : – Recaiiiiiiiiiii kovayı getirrrrrrr anam avradım olsun bu kadın or*spu…

PAPAZI DÖVDÜRTMEYECEKTİK

Üç arkadaş bir yaz günü yaya olarak yolculuk yapmak zorunda kalıyorlar. Biri Türk, biri Kürt, diğeri de Ermeni. Ama Ermeni olan aynı zamanda papaz.Sıcak, bir süre sonra yolda susuyorlar. Etrafta su yok. Bağların olgun zamanı. "İki salkım üzüm yiyelim de ağzımız ıslansın," diye bir bağa giriyorlar. Bağın sahibi bir Türk ama onu görememişler. "Kaç paraysa veririz," diyerek yemeye başlamışlar. Bu sırada bağın sahibi gelmiş. Bakmış üç kişi üzümünü yiyorlar. Fena bozulmuş ama üç kişiyle de başa çıkamayacağını düşünmüş.Birine bakmış, kıyafetinden Ermeni ve papaz olduğu belli.Diğerine bakmış, konuşmasından Kürt olduğunu anlamış.Üçüncüsü de Türk.Dönmüş Ermeni'ye, "Bak bu adam Türk, yesin malımı. Benim kanımdandır. Helali hoş olsun. Bu da Kürt'tür ama din kardeşimdir. Sen niye yiyorsun benim üzümü mü?" demiş. Bu laf, üzerlerine sorumluluk yüklenmeyen Türk ve Kürt'ün hoşuna gitmiş. Adam, papazı bir güzel dövmüş. Kıpırdayacak hal bırakmamış, yere uzatmış.Bağ sahibi biraz sonra Kürt'e dönmüş. "Müslümansın da niye sahipsiz bağa giriyorsun. Bu adam benim kanımdan yediyse afiyet olsun, Çünkü o Türk’tür. Kardeşimdir," diyerek bir güzel onu da dövmüş ve yere uzatmış. Bu durum Türk'ün hoşuna gitmiş.Biraz sonra Türk'e dönmüş ve "Tamam anladık Türk'sün, Aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının bağına girilir mi?" diyerek Türk'e de vurmaya başlamış. Türk yumrukla yere yuvarlanınca Kürt'e dönmüş ve "Biz," demiş..."papazı dövdürmeyecektik." Ey dostlar uyanın!Askerini bu İktidara dövdürttün ve seyrettin!.. ...O döverken sesini çıkarmadın !Yüksek yargıyı da dövdürüp..... seyrediyorsun! .....Sıra sana geliyor,uyan !..

. PAZAR EKONOMİSİ

Kadın kocasına: - “Bugünden itibaren pazar ekonomisine geçiyorum - her şeyi para karşılığında yapıyorum: Yemek yapmak-50 TL, Çamaşır-50 TL, v.s, v.s Seks-100 TL . Gece yatıyorlar. Adam karısına; - “Haydi seks yapalım.” Der. Kadın kocasına: - “100 TL lütfen.” Adam cüzdanında, ceplerinde para arıyor. Sadece 70 TL çıkıyor. - “Yetmiyor.” Diye cevap veriyor. Uykuya dalıyorlar... Bir ara adam uyanıyor. Bakıyor ki karısı kendi çantasını karıştırıyor, ve karısına - “Ne arıyorsun?” diye soruyor. Karısı da hemen cevap veriyor. - “Sana 30 TL borç verecem de....”

PERFORMANS

Adamin biri, seks hayatindaki sorununa çare bulmak için doktora gider ve sikayetlerini anlatir : - Doktor bey, bana bir seyler oluyor. Sevisirken bir sicak basiyor,terliyorum, bir soguk basiyor, üsüyorum. Yapilan tahlillerde hiçbir sey çikmamasi üzerine, doktor kütüphanesindeki tüm tip kitaplarina bakar ve benzer bir olguya rastlayamaz. Adama hitaben : - Beyefendi, bir de esinizi çagirip onunla konusalim... Ertesi gün, adamin esi gelince doktor durumu kadina anlatir : - Sevisirken esiniz bir terliyormus, bir üsüyormus. Kadin: - Aman körolasica herif, bir Agustos ta sevisir, bir de Ocak ta

PERİLERIN CINSIYETI

60′li yaşlarındaki evli bir çift evliliklerinin 35inci yılını sakin, romantik bir restoranda kutlamaktadırlar. Aniden önlerinde zarif ve güzel bir peri belirir ve şunu söyler: - Bu kadar uzun bir süre örnek bir çift olmanız ve hep birbirinize sadık kalmanız nedeniyle birer dileğinizi yerine getireceğim. -Ah, ben sevgili kocamla tüm dünyayı görebileceğimiz uzun bir seyahat yapabilmek istiyorum’ demiş, kadın, sevgi dolu gözlerle kocasına bakarak. Peri sihirli değneğini sallamış ve gerekli tüm uçuş, gemi, otel, yemek ve eğlenceleri içeren voucher’lar kadının eline gelivermiş. Sıra kendisine gelince adam biraz düşünmüş ve: - Evet, demiş, tüm bunlar harika ve çok romantik. Ama böyle bir fırsat insanın ömrü boyunca sadece bir kez eline geçer ve artık ömrümüzün sonuna yaklaştık.Kusura bakma hayatım,ama benim dileğim benden 30 yaş daha genç bir karım olması. Kadın ve peri oldukça büyük bir hayal kırıklığı içine düşseler de, dileğin yerine getirilmesi gereklidir. Bunun üzerine peri değneğiyle bir daire çizer ve… Adam 92 yaşına gelir !! Erkekler akıllı olabilirler fakat,

PERİLER DİŞİDİR RAHİBE

Bir rahibe günah çıkartmak için rahibin yanına gidiyor. Rahibe: -“Benim hayatımda bir erkek var, ama o. çocuğunun teki” diyor. Rahip soruyor: -“Neden ona o. çocuğu diyorsun?” -“Çünkü o benim yanağımı okşayıp, beni öpüyor.” Rahip, rahibenin yanağını okşamış ve öpmüş sonra sormuş: -“Böyle mi?” -“Evet!” -“Bu ona o. çocuğu demeni gerektirmez kızım! -“Ama o benim elbiselerimi çıkartıp vücudumu da okşayıp öpüyor.” Rahip rahibenin elbiselerini çıkartmış ve bir süre sevişmişler. Sonra rahip yeniden sormuş: -“Böyle mi?” -“Evet!” -“Ama bu da ona o. çocuğu demeni gerektirmez.” -İyi de peder, sonra bir güzel beceriyor beni.” Rahip bunun üstüne rahibeyi beceriyor ve tabii ki soruyor; -“Böyle mi?” -“Evet” diyor yeniden rahibe. Rahip: -“Bu da ona o. çocuğu demen için yeterli sebep değil.” Rahibe bu sefer bağırıyor: -“Ama o AİDS’liymiş.” -“Vay o. çocuğu!”

RÜTBELER

Lise yıllarında Milli Güvenlik dersinde hocamız olan subay, sınıfın güzel kızlarından birini kaldırmış ve ondan subay rütbelerini küçükten büyüğe doğru saymasını istemişti. Sıralamayı aynen yazıyorum: 'Teğmen, üsteğmen, yüzbaşı, binbaşı, yarbaşı ve albaşı.'

SAĞIR VE DİLSİZ

Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. Seçtiği adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu. Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu: "Para nerede?" Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi: "Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiğinizi anlamıyorum." Tercüman tercüme etti: - "Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş." Baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadi: - "Şimdi sor bakalım, para nerede." Tercüman işaretle sordu: - "Para nerede?" Sağır-dilsiz kan ter içinde, işaretle yanıt verdi: - "Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin oldugu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda iki yüz bin dolar var." - "Ne söyledi?" dedi Baba. Tercüman yanıtladı: - "Dedi ki, hâlâ neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz g.t istermiş."

SARHOŞ KOCA

Adam geç saatte zil zurna sarhoş eve geldi. Karısı uyuyordu. Tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra karısının yanına geldi ve kadını uyandırdı. – Karıcığım… – Ne var ? – Sen ne mükemmel bir kadınsın be, birtanesin. – Ne oldu gene ? – Ne olacak tuvaletimize o otomatik lambayı ne zaman taktırdın ? Harika olmuş. – Ne diyorsun sen ne lambası ? – Valla ne bileyim hayatım, tuvaletin kapısını açınca ışık yanıyor kapatınca sönüyor. Bunu duyan kadın öfkeyle yerinden fırladı : – Allah belanı versin pis sarhoş yinemi buzdolabına işedin!!!

SATICI ÇOCUK

Ateşli bir köy çocuğu şehrin en büyük marketinde işe başvurur. Dünyanın bu en büyük alışveriş merkezinde herşey ama herşey satılmaktadır. Patron sorar: * Daha önce hiç satıcılık yaptın mı? * Evet köyümde bu işi yaptım. Patronun gözü cocugu tutar: * İyi, yarın başlıyorsun. Ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karşısına alır; * Evet, bugün kaç satış yaptın?? * Bir! * Ne bir mi? Ötekiler 20-30 satış yaptılar, Nasıl bir? Kaç dolar tuttu peki? * 320.334 USD doları. * Patron şaşırır ve sorar: * Nasıl becerdin bunu? * Adama küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. * Adama nerede balık tutacağını sordum. Kıyıda deyince bir tekneye gereksinimi olduğunu söyledim. Tekne bölümüne indik ve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. Vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince son model 4x4 bir jeep sattım. Patron kendinden geçer: * Ne diyorsun, tüm bunları bir küçük olta almaya gelen adama mı sattın? * Genç çocuk yanıt verir: * Yoo aslında karısı için bir tane orkid istemişti... Ben de ona şöyle dedim: "Haftasonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git..."

SCHWARTZ ÖLDÜ MÜ

Cenazeci bir gece mesaiye kalmıştı. Ertesi gün yakılarak külleri gömülecek Bay Schwartz'ın bedenini incelerken hayret verici bir ayrıntıyla şaşakaldı. Bay Schwartz görebileceği en büyük ve gösterişli erkeklik organına sahipti. "Üzgünüm Bay Schwartz" dedi. "Ama böylesine şahane bir şeyin yok edilmesine razı olamam. Bu gerçekten saklanması gereken birşey". Adamın organını kesti, içini doldurup mumyaladı ve eve getirdi. Eşini çağırıp çantasını açtı. "Sana gözlerine inanamayacağın birşey göstereceğim" dedi. "Aman tanrım" diye çığlık attı kadın. "Schwartz öldü mü?"

SEN PEJO'YU BİLİYON MU?

Adamın biri, Pejo marka bi minibüs alır. Sonraki gün yolcu taşımaya çıkar. Minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu ve gittikçe hızlanır. Yolculardan biri: -"Kaptan yavaş..bir yere çarpacaz!" der. Şoför: -"Sen Pejo'yu biliyon mu?" der. Yolcu: -"Hayır!" der. Şoför: -"O zaman susacan" der ve devam eder. Minibüs hızlanmaya devam eder.. Bir yolcu daha seslenir: -"Oğlum ben hastayım, biraz yavaş!" Şoför yine sorar: -"Sen Pejo'yu biliyon mu?" Amca ne bilsin, -"Hayır!" der. -"O zaman susacan der" şoför.. Bu kez bir kadın seslenir: -"Hamileyim! Lütfen biraz yavaş, çocuğumu düşürcem !!" Şoför yine sorar: -"Sen Pejo'yu biliyon mu?" Kadın: -"Yok!" der. Şoför yine aynı cevabı verir.. Arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir: -"Yavaş git kardeşim, öldürcen bizi !!!" Şoför yine sorar: -"Sen Pejo'yu biliyon mu?" Genç: -"Biliyorum lan, ne olacak??" der. Şoför: -"O zaman çabuk söyle, bunun freni nerde?"...

SİGARA-İLİŞKİ-ALKOL

3 bağımlı tedavi için aynı hastanede buluşurlar. hekim hepsine de aynı şeyi söyler sen bir defa daha sigara içersen sen bir defa daha alkol alırsan sende bir defa daha ilişkiye girersen öleceksiniz neyse bunlar orada tanışır hastaneden beraber çıkarlar. Tam bir barın önünden geçerken alkol kokusu ve bardak sesini duyan alkolik ben bir duble daha içcem son der arkadaşları bak hekim ne dedi bir defa daha içersen ölürsün derler amaan bütün hekimler öyle der boşverin der içkiyi içer 5 dakika sonra ölür sonra sigara ve ilişki bağımlısı yola devam ederler yerde yarım bir izmarit görürler sigara kolik baksana şuna ne kadar güzel duruyor der İlişki Bağımlısı Adam : - Eğer O sigarayı almak için eğilirsen bil ki ikimizde ölmüş oluruz.

SİYASET ( BU FIKRA YILIN FIKRASI SEÇİLMİŞ )

Ali 3 ncü sınıfa giden zeki bir çocuktur. Bir gün öğretmeni Ali’ye ‘Siyaset’ nedir diye sorar. Ali düşünür ama o çocuk aklıyla cevap veremez. Eve gider kitaplara bakar ama hiçbir şey anlayamaz. O da babasına sormaya karar verir. —Baba, Siyaset nedir? —Baba düşünür. Ali’ye uygun bir yolla anlatmak ister. —Bu evde parayı getiren kim oğlum? —Sen… —Ben kapitalist rejimim. —Peki, parayı alıp bizim yiyecek içecek ve giyecek gibi ihtiyaçlarımızı karşılayan kim? -Annem… —O da hükümet. —Peki, küçük kardeşinle kim ilgileniyor? —Dadım… —Dadın işçi, kardeşin gelecek, sen de halksın o zaman. Ali her şeyi not alır ve uyur. Gece garip seslerle uyanır. Bir de bakar ki kardeşi ağlıyor. Yanına gidince altına pislediğini anlar. Hemen annesini kaldırmaya gider. Ama ne yaparsa yapsın anne kalkmaz. Bu arada salondan gelen sesleri merak eder ve salona gider. Babasıyla dadısını uygunsuz yakalayan Alinin ağzından aynen şu kelimeler dökülür: —Kapitalist rejim işçiyi sömürüyor, hükümet uyuyor, gelecek bok içinde, halk ne yapsın

SOBA

“Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet, bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarıda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı: “Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış”; Fizikçi: “Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş”; Jeolog: “Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan, herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış”; Matematikçi: “Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış”; Antropolog: “Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş.” der. Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar. Adam cevap verir:” “Boru yetmedi de efendim!”

SONER OĞUZ’DAN BİR FIKRA

Harun Reşit savaşta esir aldığı düşman Generaline : – Hayatını bağışlarım ama bir şartım var, der. ‘Kadınlar hayatta en çok ne ister?’ budur bilmek istediğim… Bu sorunun yanıtını getir kurtar kelleni der. General sorar soruşturur bu çetin sorunun yanıtını aramaya başlar ve Kafdağındaki bir cadının bunu bildiğini öğrenir… Günlerce gecelerce at koşturur, cadıyı bulur ve sorar: – Kadınlar hayatta en çok ne ister? Korkunç cadı yanıt için öyle bir şart ileri sürer ki yenilir yutulur cinsten değil… – Evlen benimle!!! O zaman öğrenirsin ancak istediğini… Bu ölümcül isteği kabul eder esir General. Asıl doğru yanıtı alır almaz da koşar Harun Reşit’e : – Kadınlar en çok kendi özgür iradeleriyle hareket etmek ister! Harun Reşit esir Generalin hayatını bağışlar. Ancak o, cadıya evlenmek için söz vermiştir. Ne yapsın evlenirler. İlk gece General bir bakar ki, o korkunç cadı dünyalar güzeli bir afete dönüşmüş karanlık odada… Konuşur cadı: – Benim kaderim böyle…. Günün sadece yarısı güzel olabilirim, diğer yarısı çirkinim der. Ne dersin? Geceleri seninleyken mi güzel olayım , yoksa gündüzleri dışarıdayken mi?… General öğrenmesini bilen bir adamdır; düşünür ve : – Sen bilirsin kararı kendin ver der. İşte o an korkunç cadı sonsuza dek güzel bir kadın olur ve öyle kalır… Peki, bu masaldan çıkarılacak 3 ders nedir ??? 1. Kadınlar en çok kendi özgür iradeleriyle hareket etmek isterler. 2. Özgür iradesiyle hareket eden bir kadın her zaman güzeldir. 3. İster güzel olsun, ister çirkin olsun her kadın aslında cadıdır! Hayatınız seçtiğiniz kadındır: zevkli bir kadına rastlarsanız zevkiniz, bilgili bir kadına rastlarsanız bilginiz, zeki bir kadına rastlarsanız zekânız, şefkatli bir kadına rastlarsanız vicdanınız gelişir. Hayatınız seçtiğiniz kadındır: alıcı bir kadına rastlarsanız vazgeçtikleriniz, verici bir kadına rastlarsanız tembelliğiniz artar. Hayatınız seçtiğiniz kadındır: dengeli bir kadına rastlarsanız mutlu, dengesiz bir kadına rastlarsanız filozof olursunuz. Hayat kat kattır. Babil’in Asma Bahçeleri gibi katmanlar halinde yükselir, bir kattan bir kata sizi yanınızdaki kadın götürür. Ve bugün durduğunuz katman, seyrettiğiniz manzara , gördüğünüz hayat yanınızdaki kadının bulunduğu katmanı, manzarası ve hayatıdır… Hayatınız seçtiğiniz kadındır… Suyu ısıt Geçenlerde köyde komşunun evinin önünden geçiyordum. Yaşlı amca hanımına şöyle dedi: 'Hanım suyu ısıt; olursa olur olmazsa çay demleriz.' Hala gülmekteyim.

SÜPERMEN

Adam hayli alkollü bitkin ve da küfelik bir halde gecenin geç bir saatinde evine gelir.Karısı da son derece zinde durumda kendine hakim bir şekilde kocasını sorgulamaya başlar. - Söyle bakalım Süpermen bu akşam neler yaptın? - Valla karıcım patronla beraber müşterileri yemeğe çıkarttık. - Eeee sonra neler yaptınız süpermeeen? - Oradan da striptize gittik .Ben sadece seyrettim. - Yani sen bir şeyler yapmadın değil mi Süpermen? - Valla ben bir şeycikler yapmadım.Ama sen iki de bir bana neden Süpermen diyorsun? - Valla ben bir seni bir de süpermeni gördüm donunu pantolonunun üzerine giyen!

SÜRPRİZ DOĞUM GÜNÜ

Bir iş adamı birkaç gün önce sekreterini kovmuştu, yeni bir sekreter aramaktaydı. Bir arkadaşı, sekreterini neden kovduğunu sorunca anlatmaya başladı: – İki hafta önce 48. yaş günümdü ve o sabah kendimi çok keyifsiz hissediyordum. Kahvaltı sırasında karımın doğum günümü kutlamasını ve hediyemi vermesini bekliyordum. Ancak o bana bir günaydın bile demedi. Karım unutmuşsa da çocuklarım hatırlar diye içimden geçirdim fakat onlar da tek bir söz etmediler. Ofisime girdiğimde sekreterim, “Günaydın Patron, doğum gününüz kutlu olsun” dedi. En azından birinin hatırlıyor olması beni memnun etmişti. Öğlen yemeği zamanı geldiğinde sekreterim kapıya vurdu ve “Dışarıda hava çok güzel ve bugün sizin doğum gününüz, haydi yemeğe çıkalım, sadece siz ve ben” diyerek beni davet etti. “Bütün gün duyduğum en güzel şey buydu. Haydi gidelim” dedim. Yemeğe çıktık. Normalde gittiğimiz bir yere gitmedik, şehir dışında güzel bir restorana gittik. İki martini içtik ve yemekten çok zevk aldık. İş yerine dönerken sekreterim, “Hava çok güzel, ofise dönmemiz gerekmiyor değil mi? diye sordu. “Hayır, sanırım gerekmiyor” diye yanıtladım. “Benim evime gidelim ve size bir martini daha ikram edeyim” dedi. Evine gittik. Başka bir martininin daha tadını çıkardık ve sekreterim dedi ki “Patron, izninizle yatak odasına geçip üzerime daha rahat bir şeyler giyeyim.” Ona memnuniyetle izin verdim. Yatak odasına gitti ve beş dakika sonra yatak odasından çıktığında elinde kocaman bir pasta taşıyordu, arkasından karım ve çocuklarım geliyordu. Hepsi “İyi ki doğdun” şarkısını söylüyorlardı ve ben orada çırılçıplak oturuyordum.

SÜT ANNE

Adam evlenir, 10 sene geçer çocuğu olmaz. Yurtdışına çalışmaya gider. Hanımından gelen mektupta hamile olduğu yazılıdır. Memleketine döndüğünde ise hanımı doğurmuştur ama, çocuk zencidir. Hanımına sorar: – Hanım ne sizin sülâlede ne de bizim sülâlede zenci değil, esmer bile yok; bu iş nasıl oldu? Hanım cevap verir: – Çocuğu doğurduktan sonra sütüm gelmedi. Mecburen bir sütannesi tuttuk, onun sütünü emdi. Sütanne zenciydi. Herhalde bu yüzden böyle oldu. Adam ikna olmuşa benzer ama içinde yine de ufak bir kuşku vardır. “Bunu bilse bilse annem bilir” der ve annesine sorar. Anne cevap verir: – Olmaz olur mu oğlum, tabii ki olur. Seni doğurduğumda benim de sütüm gelmemişti ve inek sütüyle beslemiştim. Bak boynuzların çıkmaya başlamış bile…

ŞAPKA

Yaşlı bir kadın geminin güvertesinde denize bakıyormuş. Hava oldukça rüzgarlı ve yaşlı kadın uçmasın diye başındaki şapkasını tutmaya çalışıyormuş. Şapkasını iki eliyle tutmakta zorlanan teyzemizin yanına genç bir adam yaklaşmış. -Hamfendi kabalık etmek istemem ama eteğinizin havalandığını bilmeniz gerekir diye düşünüyorum demiş. Teyze hiç oralı olmamış ve -Evet ama ne yapabilirim. İki elimle bu şapkayı anca tutabiliyorum. Bırakayım da uçsun mu? - Ama hanımefendi ben demek istedim ki eteğiniz havalandıkça malum yerlerniz görünüyor. Teyzemiz adama şöyle bir bakmış ve gülümsemiş. Sora da adama, -Evladım eteğimin altında o görünen 85 yıllık, ama bu şemsiyeyi ben dün aldım.

ŞİFALI KARIŞIM

Orta yaşlı çift artık eskisi gibi olamadıklarından sorunlarının çözümü için doktora gitmeye karar vermişler. Doktorda, kadın konuşmaya başlamış, “doktor bey ne olur bize yardım edin. Kocam eski isteğini tamamen kaybetti. Ne yaptıysam bir türlü ona çekici gelemiyorum ve beni istemiyor.” Doktor, kadını dinledikten sonra, “tamam, sorununuzun çözümü çok basit. Şimdi size bir ilaç hazırlayacağım. Yalnız bu ilacın hazırlanması yarını bulur. Uğrayıp alırsınız.” Çift doktorun söylediklerinden umutlanmış bir şekilde eve geri dönmüştür. Ertesi gün olduğunda, adam işe gitmiş. Kadın da o an evden çıkamadığı için küçük çocuğunu ilacı alması için göndermiştir. Çocuk doktorun yanına gittiğinde doktor ilacı çocuğa verince sıkı sıkı tembihlemiş. “Bak ufaklık bunu babana ver ve ona 3 günde 1 tatlı kaşığı yemesini şöyle. Ama unutma 3 günde 1 tatlı kaşığı.” Çocuk anladığını söyleyerek ayrılmış. Yolda sürekli 3 günde 1 tatlı kaşığı diyerek ilerlerken karşısına çıkan ve onu korkutan bir köpek yüzünden kafası karışmış ve babasına 1 günde 3 tatlı kaşığı almasını söylemiş. Doktor olaydan 1 ay sonra mahalleden geçerken adamın çocuğunu tanımış ve başını okşayarak sormuş, “nasıl çocuğum baban ne durumda? Hayatından memnun mu?” Çocuk doktoru görür görmez saldırmaya başlamış. Sen babama ne verdin öyle.” Annem 2 hafta önce öldü. Üst kattaki teyze korkudan evi terk etti. Bütün mahalle babamı görünce saklanıyor.” Doktor bir terslik olduğunu anlamış ve çocuğa sormuş. “Peki baban, baban ne durumda?” “ Çocuk gözleri yaşlı “ o cansız mankenler ile arkadaş olmaya çalışıyor bu aralar.”

TARTIŞMA

Adamın biri uçakta, güzel bir sarışının yanına düşmüş. Hemen sarkmış sarışına; Yanyana otururken muhabbet edilirse seyahat çok kısa sürer, hadi konuşalım demiş .Sarışın okuduğu kitabı yavaşça kapatarak,'Ne üzerine konuşmak istersin' demiş.Delikanlı 'Valla bilmem ki...Mesela nükleer enerjiye ne dersin?'Sarışın; 'Enteresan bir konu, olabilir, ama önce sana birsoru sorayım... At inek ve geyik aynı şeyi yerler... yani ot... Ama çıkartırlarken geyik küçük parçalar halinde, inek lappadanak parçalar halinde, at da pişmaniye topları gibi çıkartır. Neden olduğunu biliyor musun ?'Delikanlı ; 'Valla en ufak bir fikrim yok' demiş,Bunun üzerine Sarışın; 'Henüz bi boktan bile anlamazken nükleer enerjiyi nasıl tartışabileceğini zannediyorsun?'

TAVUKLAR NE OLACAK

Adamın biri bir gün bir dükkâna girer ve bir plastik kova, 10 kg.lık bir boya, bir kaz ile iki tavuk alır. Satıcı aldığı malzemeleri dükkanın dışına kadar taşımasına yardım eder. Adam tüm bu yükleri eve kadar nasıl taşıyacağını düşünürken yanına yaşlıca bir kadın yanaşır ve bir adres sorar. Adam cevaplar ; - Orayı biliyorum yürüyerek gidebiliriz, benim evime çok yakın ama bu yükleri nasıl taşıyacağımı düşünüyorum. '' Çok kolay '' der yaşlı kadın. - Boyayı kovanın içine koy ve bir elinle tut, iki tavuğu da koltuk altlarına yerleştir, diğer elinle de kazı tut. Adam yaşlı kadının dediği gibi yapar.Eve doğru yürürlerken ; Adam : - Şurası biraz kestirme oradan daha çabuk varırız. '' Olmaz, der yaşlı kadın. '' - Ya o tenhada beni duvara dayayıp eteğimi kaldırıp bana tecavüz edersen..?! - Yapma kadın..! Bu kadar yüküm var,Allah aşkına bunları bırakıp bu dediklerini nasıl yaparım saçmalama..!? Kadın : - Kazı yere koyarsın, kovayı üstüne kapatır boyayı da kovanın üstüne koyarsın... Adam sorar : - Tavuklar ne olacak..? - Tavukları ben tutarım...

TAZE BALIK

Bir arkadaşımla balık almaya gittiğimizde, arkadaşım kovanın içinde yüzüp çırpınan balıklara bakıp; - 'Bunlar taze mi?' diye sormuştu. Balıkçı da cevabı hemen yapıştırdı: - 'Yok abla, pil takıp oynatıyoruz

TEZGAHTAR

Amerika’da bir süpermarkette, bir müşteri yarım kivi satın almak ister. Tezgahtar ise bunun mümkün olmadığını söyler. Müşteri ısrar edince de tartışma büyür. İşin içinden çıkamayacağını anlayan tezgahtar koşa koşa müdürün odasına gider, kapıyı açar açmaz; ─“Efendim, hayvanın biri yarım kivi almak istiyor” der demez de şöyle bir arkasına dönünce bir de ne görsün!? Müşteri de arkasından gelmiş, ensesinde duruyor!.. Uyanık tezgahtar hemen müşteriyi işaret ederek; ─ “Bu beyefendi de diğer yarısını almak istiyor efendim” der… Müdür durumu anlar, bozuntuya vermez. Müşteriye mecburen yarım kiviyi verip gönderirler. Yaklaşık bir saat sonra müdür tezgahtarı tekrar odasına çağırır; ─ “Tebrik ederim, çok zeki davrandın, iyi idare ettin. Nerelisin sen?” ─ “Brezilyalıyım efendim…” der tezgahtar. ─ “Amerikaya neden geldin?” ─ “Brezilya cazip bir yer değil efendim, çok fazla seçenek yok maalesef. Orada insanlar ya fahişe oluyor, yada futbolcu…” Müdür; ─ “Biliyor musun, benim karım da Brezilyalı” der demez tezgahtarın kafasından kaynar sular dökülür. Son bir çırpınışla sorar; ─ “Yaaaaaaaa öyle mi! Yenge hangi takımda oynuyor?”

TİLKİ VE ASLAN

Dişi aslan bir ağacın altında uyurken tilki gizlice gelip dişi aslanı becerir. Aslan uyanınca erkek aslanın yanına gider ve ona sorar. Erkek aslan duruma oldukça şaşırmıştır. Çok sinirlenip kükrer: – “Bütün hayvanları toplayın, suçluyu bulup onu mahvedeceğim” Bütün hayvanlar toplanır, aslan -Kim yaptıysa bunu elini kaldırıp öne çıksın” diye kükrer ama hiçbiri ses çıkarmaz. Derken toplantıya geciken çakal koşarak gelip arka sıralara yerleşir ve tilkiye -Ne oluyor” diye sorar. Tilki de -Aslan kral ormana bir müdür arıyor talip olan elini kaldırıp öne çıksın diyor” deyince zavallı çakal hemen elini kaldırıp öne çıkar. Aslan herkesi gönderir ve akabinde çakalı sabaha kadar becerir. Çakal sabah perişan halde yalpalaya yalpalaya yürürken tilkiyle karşılasir. Tilki hafif gülümser ve ekler: – “Bak, bir müdür oldun yürüyüşün bile değişti..”

TIP FAKÜLTESİNDE

Tıp fakültesinde ilk kez kadavra başına toplanan öğrenciler baya bi merak ve ilgiyle kadavrayı incelemektedirler… Profesör dersine başlar . Ve tıpta iki şey doktorlar için çok önemlidir der. İlki insan vücuduyla ilgili hiçbir şey sizin için iğrenç olmamalıdır… Örneğin ;der hemen ardından parmağını cesetin kıçına sokar ve çıkartıp kendi ağzına götürür. Hadi bakalım sizlerde aynı şeyi yapınız..! Öğrenciler şok içinde hepsi duraksar ama bakarlarki Prof çok ciddi … İstemeye istemeye hepsi sırayla kadavranın kıçını parmaklayıp sonrada emerler . Öğrencilerin hepsi bu işin tadına bakıp berbat bi hale gelmişken Prof konuşmaya devam eder. Bir tıp doktoru için en önemli ikinci şey gözlemdir der,ve devam eder “ben kadavranın kıçına orta parmağımı soktum ve ağzıma işaret parmağımı götürdüm” Ve siz şimdi dikkat etmenin ne kadar önemli olduğunu öğrenmiş bulunuyorsunuz.. Sonuç olarak Neymiş arkadaşlar ? İşimizi dikkatli yapmazsak b*ku yeriz .

TRAFİK POLİSİ

Trafik polisi arabayı durdurmuş ve eğilip sormuş; ─ Ehliyet ruhsat lütfen! ─ Tabi buyurun, demiş şoför ve uzatmış. Polis bakmış bi problem yok. ─ Emniyet kemerini taktınız mı? Hız limitine ve kurallara uyuyor musunuz? Şoför; ─ Kemerim takılı, hiç hız limitini aşmam ve tüm kurallara uyarım ve hiç cezam yok demiş. ─ Pekii demiş polis, çevre vergisi pulu? ─ Burada buyurun, demiş adam. ─ İlk yardım çantanız var mı? demiş polis. ─Tabii ,deyip bagajı açmış adam. Polis bakmış içinde eksik yok. ─ Yangın söndürücü? ─ Burada buyrun. ─ Zincir? ─ Derhal çıkarayım, buyrun. Polis daha sonra tekrar sormuş; ─ Arabanınızın silecekleri, diğer tüm donanımları düzgün çalışıyor mu? ─ Evet, demiş ve tek tek hepsini çalıştırmış açmış motoru bile göstermiş adam. Polis son kez ümidini yitirmiş bir ifade ile sormuş arabanızın teyibi çalışıyor mu? ─ Çalışıyor demiş şoför ─ Peki, demiş polis; Mezdeke kaseti var mı? Şoför çok şaşırmış. ─ Evet o da var buyrun demiş. Polis iyice şaşkın bir halde tamam siz onu takın teybe ve sesini biraz açın demiş ve başlamış oynamaya. Şoförün şaşkınlığı daha da artmış ve dayanamamış sormuş. ─ Hayrola memur bey? Polis cevap vermiş: ─ Ee eşşek değilsin ya, artık takarsın bi 20 lira…

ÇİMENTO TORBASI Ucuz hesap pahalıya malolur: İnşaat amelesi viziteye çıkıp,dahiliye doktoruna günlerdir büyük tuvaletini yapamadığını söylemiş..Doktor muayene edip, amelenin külotunu indirmiş ve yüzükoyun masaya yatmasını istemiş. Adam denileni yapınca, doktor içeriden getirdiği beyzbol sopasını 3-4 defa sertçe amelenin poposunun tam ortasına vurduktan sonra - Tamam şimdi tuvalete gidin. Birkaç dakika sonra tuvaletten rahatlamış şekilde çıkan amele: -Sağol doktor bey, hep böyle olabilmek için ne yapmalıyım? -Bir şey yapmana gerek yok.Tuvaletini yaptıktan sonra kıçını çimento torbasıyla silme yeter!

UÇAKLA HAYVAN NAKLİ

Uçakla bir ilden baska bir ilin hayvanat bahçesine Aslan sevkediliyormus. Bir hava boslugunda aslanin kafesi açilmis. Garibin karni da aç. Havayi koklaya koklaya Cockpit’ e kadar gelmis. Kapiyi açmis. Karsisina ilk gelene; -“Seni yiycem !” demis. Adam gözleri fal kadar açilmis sekilde; -“Ama ben bu uçagin kaptaniyim. Uçagi yönetiyorum. Beni yersen uçak düser. Sen de ölürsün.” Aslan düsünmüs. Kaptan hakli. Onun yanindakine dönmüs: -“Öyleyse seni yiycem” demis. O adam da -“Aman aslan kardes, beni yersen yolumuzu kaybederiz. Yakit biter. Düser ölürsünüz. ” Aslan düsünmüs bu adam da hakli. Bu arada arkasinda bir ses duymus. Dönmüs.Bakmis. Fistik gibi hostes. -“Ama artik seni yiycem.”demis hostese. Hostes çaresiz: -“Ye! Ye de, aksam kaptanlar otelde seni sitsin.”

ÜÇÜNCÜ VİTES

Pek saf bir karı koca çocukları olmadığı için hocaya gitmişler. Hoca -Büyü için hanımla ilişki kurmam gerek' demiş. 'Hafifçe ilişkide çocuk memur olur, biraz ilerletirsem avukat olur, tam ilişkide doktor olur' demiş. Çok Şaşıran ama çaresiz kalan karı koca düşünmüş taşınmış, 'çocugumuz olsun da memur olsa da olur' demişler. Hoca kadını içeri almış. Soyunmasını söylemiş. Hoca kadının çok güzel olduğunu görünce kendini kaptırmış. Kadın hocanın tam ilişkiye geçmeye çalıstığını görünce telaşla 'Aman hoca efendi biz memur istiyorduk' demiş. Kendinden geçen hoca gürlemiş: -'Oynama çocuğun istikbaliyle'

VAAZ

Hoca camide vaaz veriyormuş.Kıızlarınız çok açık giyiniyorlar .boya sürünüyorlar,zincir takıyorlar derken cemaatten birisi kalkmış - İyi ama hoca sizin kız da yapıyor.Hoca hemen cevabı vermiş. - E şimdi Allah var bizim kıza da yakışıyor…

VERGİ CEZASI

Zengin bir iş adamını bir gün kaçırdığı vergilerin hesabını vermesi için vergi dairesine çağırmışlar. Tabi adam tedirgin ne kadar az ceza yiyebileceğini düşünüp durmuş. En sonunda bu işlerde tecrübeli arkadaşının yanına gitmiş. Ne olur bana akıl ver, yarın nasıl az ceza ile yırtarım. Arkadaşı: “Ne kadar eski yırtık eşyan varsa onu giy sana acır az ceza yazarlar.” Adam tatmin olmayıp farklı bir arkadaşına danışmış. Diğer arkadaşı da kendinden emin. Görünmesi için en şık kıyafetleri ile gitmesi gerektiğini söylemiş. Halen tatmin olmayan adam. Bilgeliği ile ünlü olan arkadaşının yanına giderek bu iki önerinin hangisini uygulaması gerektiğini öğrenmek istemiş. Bilge adam kendisine küçük bir hikaye anlatmış: Yeni evlenecek kız kocasına nasıl güzel görünüp görünmeyeceğini öğrenmek istiyormuş. Bazı arkadaşları çok kapalı bir gelinlik yaptırmasını ve esrarengiz görünürse damadı daha çok etkileyeceğini söylemişler. Bazıları da çok açık bir gelinlikle, daha salonda iken damadın başını döndürmesini önermişler. Zengin adam dayanamayıp sormuş. “Tamam da sevgili dostum bunun benimle ne alakası var?” Bilge cevap vermiş. “Şöyle düşün dostum gelin ne giyerse giysin, akşam olacak şey değişmeyecektir.”

YALAN MAKİNASI

Adamın biri biraz da eğlence olsun diye evine yalan makinesi almış. Akşam tüm aile televizyon seyrederken çocuğuna dönmüş, -Söyle bakalım okul nasıl geçti bugün? -Çok iyi geçti babacığım öğretmen bana yıldız bile verdi. Makine hemen dııııt diye ötmüş Adam: Yalan söyleme bana diye çıkışınca. Çocuk biraz mahçup, -Kız arkadaşlarla sabahtan akşama kadar dolaştık baba demiş. Adam: Oğlum okuldan kaçmak ta nedir? Ben okula giderken kız peşinde koşmam sadece derslerime bakardım. Makine tekrar dııııtttt diye ötmüş. Adamın karısı bir kahkaha atmış. – Al işte sonuçta senin çocuğun çok normal. Makine : dııııtttttt

YANLIŞ ADAM

Temel arabası ile gurbette olduğu Almanya’dan dönüyormuş. Uzun süre araba kullandığı için artık uykusuzluktan bitkin düşmüş ve ilk gördüğü otelin önünde durmuş. Otel görevlisi hiç odalarının kalmadığını, sadece oda masrafını paylaşmayı kabul eden bir adamla aynı odada kalabileceğini söylemiş. Artık uykusuzluktan değil araba sürmek, adım atacak hali kalmayan Temel çaresiz kabul etmiş ve hemen odaya çıkmış. Çıkmadan önce de resepsiyon görevlisini sabah 6 da uyandırmaları için sıkı sıkıya tembihlemiş. Temel odaya girdiğinde bakmış ki oda arkadaşı zenci bir adam. Selam vermiş ve hemen yatmış. Sabah oda arkadaşı Temel’den önce kalmış ve Temel’in yüzünü de şaka olsun diye siyaha boyamış ve gitmiş. Saat 6 olduğunda oda telefonu çalmış ve Temel istediği saatte uyandırılmış. Yataktan kalkıp lavaboya gittiğinde yüzünün halini görünce “bak ula şunların yaptıklarına yanlış adamı uyandırdılar.”

YANLIŞ NUMARA

Adam evine telefon açar, telefonu yabancı bir bayan açar. Adam karşıdaki sesi duyunca şaşırır, bayana sorar: – “Sen kimsin?” Kız cevaplar: – “Evin hizmetçisiyim.” – “İyi de bizim hizmetçimiz yok ki!” – “Evin hanımı beni bu sabah işe aldı.” – “Ya öyle mi? Ben de evin beyiyim. Hanımı çağırır mısın?” – “Hanımınız şu an yatak odasında kocası sandığım bir adamla beraber.” Adam şaşırır, sinirlenerek, – “Elli bin dolar kazanmak ister misin?” Kız, – “Tabii ki isterim. Kim istemez…” – “O zaman çekmecedeki silahı al, yukarı çıkıp o cadı ile o sümsük herifi vur!” Önce ayak sesleri duyulur, sonra iki el silah sesi. Hizmetçi telefona geri gelir: – “Öldürdüm efendim, cesetleri ne yapayım?” Adam, – “Cesetleri havuza at.” Kadın duraklar: – “Ama burada havuz yok ki?” Adam bir süre düşünür ve cevap verir: – “Orası 412 53 74 değil mi? – “Hayır!!!!! – “Pardon! Yanlış numarayı aramışım. YARIŞMA Odanın birine 1 kadın, 1 ütü ve 1 gömlek koymuşlar. 5 dakika içinde gömleği ütüleyip, kadınla beraber olan kişi büyük ödülü kazanacakmış. Japon almış ütüyü eline, gömleği bir güzel ütülemiş. Kadına sıra gelince süre bitmiş. Çıkışta: "Bizde prensip budur, önce iş gelir" demiş. Fransız girmiş ve hemen kadına saldırmış. Ütüye sıra gelince süre bitmiş. Çıkışta: "Bizde prensip budur, önce aşk gelir" demiş. Türk girmiş odaya. Girer girmez vermiş kadına ütüyle gömleği,o ütülerken kadının işini bitirmiş ve yarışmayı kazanmış. Çıkışta: "Bizde prensip budur çalışanı si..erler."

. YAŞLI ADAM

85 yaşlarında bir adam doğumhanenin önünde beklemektedir.Doğumhaneden çıkan doktor şöyle bir bakındıkdan sora yaşlı adama sorar. DOKTOR-İçerdeki doğum yapan bayan yakınınız mı? ADAM - Evet eşim. DOKTOR-Ama hanım 25 yaşında ADAM – Evet işte o eşim.Neden şaşırdınız,baba olamaz mıyım? Yani. DOKTOR –Yoo onu demek istemedim.Aklıma dedem geldi de. ADAM- Nesi varmış dedenizin.? DOKTOR-Kendisi av meraklısı idi.Sürekli ava çıkardı.Ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı.Bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık.Aman yapma dedeciğim sen yaşlandın ava gidemezsin diye.Kendisi de ısrar etti ve hazılandı. Eee tabi yaşlılık,çıkarken tüfek yerine bastonunu aldı eline.Ben de kendisiyle gittim.Ormanda bayağı birt yol katettikden sonra bir geyik gördük.Dedim ya dedem yaşlı diye.Bastonu omzuna koydu nian aldı ve ateş etti.Geyik o anda vurulup yere düştü. ADAM- Olur mu,başkası vurmuştur onu. DOKTOR-Ben de onu anlatmaya çalışıyorum.

YAŞLI ADAM

75 yaşındaki adam doktora şikayette bulunur. - Evladım birinc de iyi,ikinci de eh şöyle böyle idare ediyorum.Ama üçüncüde dizlerimin bağı çözülüyor.Hele dördüncü de nefes nefese kalıyorum. Doktor! -Hoop amca sen ne yapıyorsun?Senin bir de durman gerekir. - Nasıl durayım evladım.ben 5.katta kalıyorum.

YAŞLI BİR ÇİFTIN TLF MESAJI

Yaşlı bir çift telefonla mesajlaşmayı yeni öğrenmişler.Kadın romantik bir erkek de ise romantizm hak getire.. Kadın bir gün arkadaşına çay içmeye gitmiş.. Orada iken kocasına romantik bir mesaj çekmeye karar vermiş ve şunları yazmış: - Eğer uyuyor isen bana düşlerini gönder - Eğer gülüyorsan bana bir gülücük gönder - Eğer bir şeyler yiyosan bir lokma da bana gönder. - Eğer içiyorsan bir yudum da bana gönder. - Eğer ağlıyor isen bana gözyaşlarını gönder - Seni seviyorum.. deyip göndermiş.. Erkekden hemen cevap gelmiş: - Tuvaletteyim..Ne yapayım?

YAŞLI KARI - KOCA

Yaşlı karı koca yataklarına girmişler. Adam tam uyumak üzereyken, eski günleri özleyen kadın, aniden bastıran bir romantik dalganın tesiriyle kocasıyla sohbet etmek istemiş. Dudaklarındaki hülyalı bir gülümsemeyle kocasına bakan kadın demiş ki: – Bana kur yapacağın zaman; elimi tutardın. Adam uykulu bir halde uzattığı eliyle, karısının elini tutmuş. Aradan birkaç dakika geçmiş, kadın konuşmaya devam etmiş: – Sonra beni öperdin… Uykusu ile hanımı arasında bocalayan adam, karısının yanağına bir öpücük kondurduktan sonra, başını yastığa koymuş. Adam tam uyuyacakmış ki, karısının seksi sesini duymuş: – Beni öptükten sonra, boynumdan hafifçe ısırırdın. Karısının bu sözü üzerine yataktan kalkan adam, terliklerini giymiş, tam gitmek üzereyken karısı sormuş: – Nereye gidiyorsun? Adam cevap vermiş: – Dişlerimi takmaya …

YILIN FIKRASI

Tanrı dünyayı yarattığı zaman gelecekteki ulusların temsilcilerini yanına çağırmış her birine ikişer erdem vermiş... İsviçrelilere ; Düzenlilik ve Yasalara saygı ... İngilizlere ; Soğukkanlılık ve asalet ... Japonlara ; Çalışkanlık ve Sabır ... İtalyanlara ; Neşe ve Romantizm .... Fransızlara ; Şarap ve güzel yemekler Türklere ; Zeka ve Dürüstlük ve Tayyip sevgisi .... Meleklerden biri bu dağıtımdan sonra Tanrı'ya sormuş: Bütün uluslara ikişer erdem verdiniz ama Türklere üç tane'. 'Evet ama' demiş Tanrı 'sadece ikisini kullanabilecekler' Böylece; Bir Türk zeki ve Tayyipci olduğu zaman dürüst olmayacaktır. .. Bir Türk dürüst ve Tayyipci olduğu zaman zeki olmayacaktır. Bir Türk hem zeki hem de dürüst olduğu zaman Tayyip'ci olmayacaktır. ..

ZAM

Evin hizmetçisi evin hanımından maaşına zam ister.Evin hanımı hoşnutsuz sebebini sorar.Hizmetçi: -3 sebebim var: birincisi ben sizden daha iyi ütü yapıyorum.Evin hanımı kızarak: -Sana bunu kim söyledi?Hizmetçi, -Beyiniz.Evin hanımı 2. sebep ne?Hizmetçi Ben sizden daha iyi yemek pişiriyorum Evin hanımı daha da kızarak -Olamaz senin benden daha iyi yemek pişirdiğini kim söyleyebilir? Hizmetçi ,Beyiniz Evin hanımı patlarcasına sorar 3. sebep neymiş? Hizmetçi Ben sizden daha iyi sevişiyormuşum. Evin hanımı köpürerek Bunu da mı kocam söyledi? Hizmetçi Hayır... Bunu bahçıvan söyledi. Hizmetçi istediği zammı fazlasıyla alır.

ZEVK Mİ? ANGARYA MI?

Bir gün profesörlerin aklına rahatsız edici bir soru takılmış.-'Eşleriyle olan cinsel hayatları acaba bir zevk mi yoksa angarya mı?'Düşünmüşler aralarında tartışmışlar ve bir sonuca varamamışlar.İçlerinden biri 'doçentlere danışalım bakalım onlar ne düşünüyor bu konuda' demiş.Gitmişler sormuşlar. Doçentler düşünmüş ve 'siz bilirsiniz hocam' demişler Prof' lara.Prof' lar için bu soru karin ağrısı olmuş. Gidip yardımcı doçentlere başvurmuşlar, onlar da bir süre düşünüp 'siz daha iyi bilirsiniz'hocam demişler.Prof'lar bir cevap bulamamanın sıkıntısı içindebir de asistanlara soralım demişler. Neyse SIKILA SIKILA sormuşlar. -'Sizce bizim eşlerimizle olan cinsel hayatimiz bir zevk midir yoksaangarya mı?'Asistanlar hep bir ağızdan 'ZEVK' diye bağırmışlar.Prof'lar sasırmış bu çabuk ve net cevaba.Merak etmişler, 'Neden?' diye sormuşlar asistanlara.-'Neden bu kadar emin ve çabuk cevap verebildiniz?'Asistanlar cevap vermiş:-'Angarya olsaydı bize yaptırırdınız'

ZİRAAT MÜHENDİSİ

Bankada calışan Ziraat Mühendisi kredi için gittiği bir köyden dönerken, yolda arabası bozulmuş. Ne yapacağını düşünürken ileride bir kulübe görmüş. Kapıyı çalmış. Kapıyı genç ve çok güzel bir kadın açmış. Adam "Ben Ziraat Mühendisiyim. Bankada çalışıyorum. Arabam bozuldu. Bana yardımcı olabilir misiniz?" demiş. Kadın "Kocam askerde, bu gece burada kalabilirsiniz" demiş. Mühendis bey teşekkür edip, içeri girmiş. Kadın "Kocam askerde, benden bir isteğiniz var mı?" Mühendis "Zahmet olmazsa yiyecek bir şeyler verebilirmisiniz?" Kadın yemek hazırlamış, yemekten sonra üzerindeki yeleği çıkararak"Kocam askerde, benden bir isteğiniz var mı?" Mühendis " Zahmet olmazsa çay " Kadın çay hazırlamış ve elbisesinin bir düğmesini açarak, Kocam askerde, benden bir isteğiniz var mı?" Mühendis " Zahmet olmazsa bir bardak su " sorular ve istekler böyle devam etmiş. En sonunda kadın seksi geceliğini giymiş ve Kocam askerde, benden bir isteğiniz var mı?" Mühendis "Yorucu bir gündü. Ben artık yatayım" demiş ve uyumuş. Sabah uyandığında, avluya çıkmış. Kadın tavuklara yem veriyor. Ancak bir tavuk 5 tane de horoz var. Mühendis bey şaşırmış. Hiç bir tavuğa 5 horoz olur mu?" diye sormuş kadına. Kadın : " Siz onlara bakmayın. Onların sadece bir tanesi gerçek horoz. Ötekiler Ziraat Mühendisi."

+18 FIKRALARIM İÇİN '' SİTE HARITASI '' ndan giriş yapıp e posta veya TLF. ile  ŞİFRE talebinde bulunun lütfen...


Yorumlar - Yorum Yaz
BU SİTEYİ İZLERKEN AYRICA TSM.DEN 20 SEÇKİN PARÇAYI DA DİNLEMİŞ OLURSUNUZ.
Takvim
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam35
Toplam Ziyaret65129
Saat
                                     
                                     YİNE 
                                     YENİ
                                     YENİDEN...